8. MAYIN TARLASI

4.9K 324 150
                                        






GERÇEK, YALANA
SARILINCA

8. MAYIN TARLASI




Bir adamı veya bir kadını, kısacası bir insanı tanımaya yeltenecek olursanız sizinle tartıştığı bir anda, onu dinlemekten daha çok izleyin. Altında yatan mutlak gerçeği göreceksiniz. İçindeki iyilikle büyük, kötülükle küçük ya da içindeki iyilikle küçük, kötülükle büyük dünya kendini o an gösterecektir.

Ben bugün Rebena Alarçin'i fazlasıyla izlemiştim. İçinde yalnızca iyilik vardı. Fakat bu iyiliğin kırık olduğunu da söyleyebilirdim. Bir şeyler doğru gitmediği için o da sapmıştı...

Onu daha fazla izlemeyi bırakıp oturduğum sedirden kalktım ve yanına ilerleyip başına kadar çektiği yorganı omuzlarının hizasına kadar indirdim.

Neyse ki Tombul Yanağı son anda boğulmaktan kurtarabilmiştim. İnatçı Keçi!

Ona bir not bırakmak istedim fakat ne kalem vardı ne de kağıt. Şefika üniversite okuyordu, evin herhangi bir yerinde not yazabileceğim bir kağıt bulabilirim diye düşündüm ancak etrafa bakınamadan beni köşeden izleyen Seyit'i gördüm. Bakışlarını benden koparmayı başardıktan sonra Rebena'nın üzerine düşürdü fakat az sonra yeniden üzerime kaldırmayı bilmişti. Omzunu yasladığı ahşap duvardan uzaklaştırıp, "Kardeş," dedi aksi bir sesle. "Sen hayırdır? Böyle bizim kızın üzerinde dikilmeler falan... Dost deyip evimize aldık, soframızda yer verdik, en sevdiğim pijama takımlarını sana ayırdık... Hayırdır sen?"

Ellerimi ceplerime bıraktım ve Rebena'nın yanından uzaklaşmaya başladım. "Konuşmak için gelmiştim."

"O uyurken mi?" diye sordu. "Rüyalarına falan ulaşmaya çalışarak mı yoksa?"

Bu beni güldürmüştü. Fakat karşısında durduğumda gülmeyi bıraktım. "Onun Rebena Alarçin olduğunu biliyorum." Karanlık bile olsa gözlerinin ifadesinin değiştiğini gördüm. "Buraya arazi için bakmaya gelmedim. Sadece onunla konuşmak için kalmak istedim ama ne yazık ki imkansız duruyor."

"Ne konuşacaksın çok anlayamadım yalnız."

"Aile sırlarımızı sana anlatacak değilim. Bu bizim meselemiz, bizim özelimiz. Üçüncü kişiler müdahil olmazsa sevinirim."

Bu defa gülen o oldu. "Yalnız, Rebena Alarçin sizinle değil. Bizimle. O bizden. Bu yüzden mesele sizin olmuyor, hem sizin hem de bizim oluyor." Kendinden emin duruşu sinirlerimi bozuyordu. "Sağlam birine benzesen de bunu bil. Tammam?"

"Rebena'nın nasıl sizinle olduğunu ben pek anlayamadım yalnız?"

"O sizden değil demek. Sizi istemiyor demek. Sizden kaçıyor demek. Kendini ait hissettiği yer bizim yanımız demek. Şimdi anladın mı?"

"Anladım. Sizinle beraber."

"Evet. Bizimle beraber. Şimdi sen kendi odana, ben kendi odama... Daha fazla uzamasın."

"Evden ayrılacağım," dedim. "Ama ayrılmadan önce ona bir not bırakmak istiyorum. Kalem ve kağıt var mı?"

Kendimle gurur duyacağım bir hayat yaşamak istemiştim, neden utanç dolu olduğunu düşündüğüm bir hayatı sorgularken bulmuştum bilmiyordum.

Hakkında hiçbir şey bilmediğim adamla yaptığımız sessiz yolculukta bunu sorgularken ne konuşuyorduk ne de birbirimizin ilgi alanlarına giriyorduk. O dikkatli bir şekilde arabasını kullanıyor, ben de dışarıyı izliyordum. Durumdan daha kötü bir şey vardı; yalnızca utanç. Enis yalnızca magazinlerde, gazetelerde ve televizyonlarda yüzünü gördüğüm, kim olduğu dışında hakkında hiçbir şey bilmediğim bir adamdı. Onun yüzüne bile güçlükle bakarken diğerlerinin yüzüne nasıl bakacaktım hiç bilmiyordum.

İTAATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin