GERÇEK, YALANA
SARILINCA16. KUMDAN KALELER
Bir Alarçin kanunu derdi ki; "Yıldızlar göğe ait değillerdi, onlar geceden çalınmışlardı... Gece güne küstü, gün geceden kaçtıkça kaçtı... Ama herkes onları birbirine aşık ilan eti."
Bizim tebessümle izlediğimiz gök nasıl da kirliymiş o zaman... Ya da ne kadar suçlu... Gerçekten de her şey baktığımız gibi miydi yoksa sadece biz mi göremiyorduk? Enis Altınday'ın kim olduğunu, nasıl olduğunu bana zaman gösterecekti.
Geç de olsa jakuzi keyfi bitmişti ve üzerime geçirdiğim bornoz ve saçlarıma doladığım havluyla giyinme odasına gitmiş, elimi kıyafetlerin üzerinde dolaştırarak hangisini giyinmem gerektiğine karar vermeye çalışmıştım.
En sonunda seçtiğim birkaç parçayla beraber giyinmeye başladım. Önceliğimi iç çamaşırlarından kullandıktan sonra buz mavisi gömlek giyindim ve onun üstüne de kalınca bir süveter geçirdim; gömleğin büyük yakalarını süveterin üstüne çıkarmıştım. Giydiğim pantolon belimi sıkıca sarmış olabilirdi fakat dizden sonrası genişliyordu.
Giyinme odasından yatak odasına çıktığımda nemli ve birbirine yapışmış saçlarımla makyaj masasına oturdum. Elbette ki saçlarıma makine değdirmeyip o haliyle balıksırtı ördüm ve ucuna da siyah, ince, lastikli bir toka taktım. Evden çıkmadan önce ıslak saçlarım için şapka alırdım ne de olsa...
Enis'le beraber geldiğimiz restoranda karşılıklı otururken çayını yudumlayan Enis'e, "Enis," dedim. Bardağı dudaklarından uzaklaştırınca gözleri de üzerime çevrilmişlerdi. "Sevgilin... Fotoğrafımızı görmüş mü ?"
"Alev'den mi bahsediyorsun?"
"Evet... Ya başka kimden olacak?" güldüm. "Başka sevgililerin de mi var yoksa?"
O da güldü ama benden farklı olarak göz de devirdi. "Beni ne zannediyorsun bilmiyorum ama benim hiçbir zaman birden fazla sevgilim olmadı?"
"Hadi ya?" diye sordum üzülmüş gibi. "Tam da bir kazanova tipi vardı sende biliyor musun?"
"Hiç zannetmiyorum," diye yanıtladı. "Uydurup uydurup konuşuyorsun sadece."
Buna gülmüştüm işte. Sessizliğin hemen ardından çayımı yudumladım.
"Ama," dedi sonra bakışlarımı yüzüne çevirmemi sağlayarak. "Kim olduğumu bilsem bile gözünde neyim merak ettim..." yüzünde çarpık bir gülümseme vardı. "Benim hakkımda ne düşünüyorsun Rebena? Enis Altınday senin gözünde ne?"
Hakkında düşündüğüm şeyler elbette vardı ama ben ona, "Elbette hiçbir şey," dedim. "Ne düşünebilirim ki?"
"Rebena," diye söylendi. "Neden bu kadar abartı tepki veriyorsun? Altı üstü basit bir soru sordum."
"Ben de basitçe cevap verdim ya..."
"Hiçbir şey olamaz."
"Ne duymak istiyorsun?" diye sordum.
"Senin için önceden kimdim?" diye sordu. "Uzaktan baktığın adam hakkında neler düşünüyordun? Mesela beni kardeşlerinden herhangi birinin yanında ya da annenle beraber gördüğünde?"
"Gerçekten hiçbir şey," dedim yalan söyleyerek. İçimin çekildiğini bilsin istemiyordum. "Elimi uzatamayacağım kadar uzak ve yabancıydın..." yanımızdan geçen adamı fark ettiğimde Enis de ona neden baktığımı sorguladı fakat hemen sonra adamın yanımızdan iyice uzaklaşmış olmasıyla, "Onun gibi mesela," dedim. "Sen onu gördüğünde ne düşündüysen ben de önceleri senin için farklı bir şey düşünmüyordum. Anlatabildim mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT
Romansa"Kimsin sen Enis Altınday?" Diye sorduğumda, bakışları bana hissettirdikleri kadar anlamsız değildi. "Tehlikeli ve tutkulu bir adam mı yoksa yardımsever ve vicdanlı biri mi? Kimsin? Nesin sen?" "Ya sen?" Diye soruma karşılık sordu. "Yalan," dedim...