_kitaptozu4 / _moglinna
GERÇEK, YALANA
SARILINCA26
"HANGİ GÖG"
İSTANBUL / 2008“İşte buradasın!” diye odalardan birinin kapısını açıp çığlığı bastığımda düşündüğüm gibi odanın içine saklanmış Enis devini bulamadım. Ama hala içeride bir yere saklandığını düşünerek içeriye girdim ve onu aramaya devam ettim. Geçen sefer benden saklanmak için gardıroba, kıyafetlerin arasına saklanmıştı. Onu bulduğumda su tabancamla ıslanmaktan kurtulamamıştı.
Yine gardıroba baktım ki bu defa bulamamıştım. Kıyafetleri dağıttım, arasında kayboldum, içlerinden çıkamadım, gizli bir labirente düştüm de yine bulamadım. Neyse ki kıyafetlerden kurtulduğum gibi yatağa gidip altına baktım.
Enis’i bulamamış olabilirdim ama boynumda takılmış ince ipi fark etmiştim. Önüme alıp baktığımda ise bir sütlük olduğunu fark ettim. Onu odada bırakmak yerine kollarıma geçirdim ve memelerimin üzerine taktım. Ama arkadan bağlamayınca odadan çıktım.
Benimle saklambaç oynamak o kadar da kötü olamazdı! Enis’i bulduğum gibi ona tekem atacaktım.
Nereye bakabilirim diye düşününce aklıma sadece bahçedeki hamal geliyordu. Geceleri oraya gidip kitap okuyordu. Orada olabilirdi.
Hemen aşağıya indim, mutfağa girdim ve kazağım üzerine giyindiğim sütlüğü gören Ayşe, Fatma teyzelerin gülmelerine, bir şeyler söylemelerine aldırmadan dışarıya çıkıp koşmaya başladım. Sanırım En de arkamdan seslenmişti ama durmak istemedim. Ben Enis’in yanına gidip, benimle oyun oynaması için onu ikna etmek istiyordum.
Evin arkasına koşarak gelmeyi başardığımda hamalın yanında Enis’i değil, annesi Lerzan teyzeyi ve dayımı gördüm.
Birbirlerine sarılmışlardı ama birazdan dayım onu öpmeye başladı.
Niye ağzından öpüyordu ki?
İyy!
En de barbi bebekleri böyle yapıyordu. Ama o yapınca bebeklerin kafasına vuruyordum. Onların kafasına nasıl vuracaktım?
Gidip En’e sonra da Enis’e söyleyecektim.
Geriye dönüp koşmaya başladım ama mutfak kapısının önünde pusuda bekleyen En, birden ortaya çıkıp beni korkutarak yere düşürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT
Romance"Kimsin sen Enis Altınday?" Diye sorduğumda, bakışları bana hissettirdikleri kadar anlamsız değildi. "Tehlikeli ve tutkulu bir adam mı yoksa yardımsever ve vicdanlı biri mi? Kimsin? Nesin sen?" "Ya sen?" Diye soruma karşılık sordu. "Yalan," dedim...