29. TAŞ, KAĞIT, MAKAS

4K 310 319
                                    

_kitaptozu4 / _moglinna

GERÇEK, YALANASARILINCA

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


GERÇEK, YALANA
SARILINCA

29

"TAŞ, KAĞIT, MAKAS"

Ekin'i durmadan tokatlayan bir Melvin kadar geçimsiz mi oluyordum hiç bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey vardı, o da Enis Altınday denen adamın Ekin Şahan kadar ısrarcı olmadığı, beni kovalamadığı ve en acısı ise olsam da olur olmasam da olur gibi davranıyor olmasıydı.

Şerefsiz, adi, haysiyetsiz, yosma oğlu yosma işte! Daha çok sayardım saymasına da, kravatını düzeltmeyi bırakıp bakışlarını gözlerimi bulacağı şekilde aynaya sabitlediğinde, "Ne bakıyorsun dik dik?" diye sorunca dayamadım da.

Ben de çoktan kristal kadehimi dudaklarımdan uzaklaştırmış, oturduğum koltukta havalı görüneceğim derken bacak bacak üzerinde durmaya ve kristal bardağı döndürmeye devam ediyordum.

"Aloo," dedi ayna karşısında durmaya devam ederek ve kaşlarının daha fazla çatılamayacağını göstererek. "Kime diyorum? Cevap versene!"

"Nereye böyle?" diye sertçe sordum. Üzerimde yeşil bir elbise olmasa bile çok iddialı bir deri kahverengi vardı. "Niye böyle hazırlandın?"

Ellerini yakalarından uzaklaştırdı, adımlarını yavaşça çevirdi ve en sonunda ellerini pantolon ceplerine yerleştirip en karizmatik duruşunu sergiledi, gözüme sokar gibi. Al da gör neler neler kaybettin der gibi. Hadi oradan lan dercesine bakış savurdum. Keşke bozulsaydı ama iç dünyamın seslerini duymadığından dolayı onda değişen pek bir şey olmadı.

"Sana mı soracağım?" diye ukala ukala ukala ve ukala konuştu. Üstelik benimle. "İki gece önce benden ayrılan sen değil miydin? Ne hesabı bu?"

"Sevmek; zaman istemiyor, para istemiyor, mantık gerekmiyor," dedim. "Yürek istiyor yürek. Var mı sende?" cıkcıkladım onu baştan aşağıya incelerken. "Hiç göremiyorum. Aynısını sen de düşüyor olmalısın."

"Ayrılan ben olmadığıma göre," diye yanıtladı.

Uzun uzun konuşmalarıma kısa ve net cevaplar veriyor olmasına ayrı bir ayardım ama, "Bana yüreksiz mi dedin sen?" diye de sormuştum. Kadehimi sertçe kavramış, bir yudum almıştım. "Yüreksiz ha..."

"Ben demedim, sen dedin."

Kaşlarımı çattım, yani biraz daha.

Nefesini bırakıp pencere önünde duran kanepeye ilerledi. Onu gözlerimle takip ediyordum, her hareketini inceliyordum. En sonunda telefonunu almak için eğildiğinde gözleri gözlerimi bulmuştu. "Hani sezen Aksu, bu kızı yeniden büyütmeliyim diyor ya..." doğruldu doğrulamasına da hala yüzüme bakıyordu. "E senin de dokuz yaşından sonra bir düzenin olmamış, oradan oraya, serseri gibi büyümüşsün. Halide Hanım da tahammül edememiş... O yüzden aynı reçeteden diyorum. Eşek kadar olmuşsun ama bir şey olmaz. Görevi üstleniyorum. Bundan sonra benim gözetimim altındasın." Kapıya ilerlerken bakışları hâlâ üzerimdeydi. "Seni gerçekten yeniden büyütmeliyim."

İTAATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin