GERÇEK, YALANA
SARILINCA21
"10102 KİLOMETRE"
Dara düşmek... Googlede; herhangi bir durumda başının sıkışması, anlamına geliyor... Daha önce hiç bunu yaşamamıştım. Yani başım hiç sıkışmamış, kendimi birinden yardım isteyecek kadar çaresiz kalmış hissetmemiştim. Ta ki o geceye kadar... Rebena Altınday'ın benden alınıp götürüldüğü o güne kadar. Ne yapmam ya da kimin kapısını çalmam gerekiyordu bilmiyordum. Gerçekten dara düşmüştüm. Gerçekten başım sıkışıktı.
"Enis bey," dediğinde Halil, ona doğru geldiğimi görmüş, uzandığı sedyeden doğrulmaya çalışmıştı. "Siz mi-"
"Rahatsız olma," dedim tam yanında durduğumda. "Uzan. Dinlenmen gerekiyor."
Yavaşça uzanarak başını da yastığa bıraktı. "Buraya kadar gelmişsiniz, zahmet ettiniz."
"Önemli değil," dedim. "Seninle ilgilenen doktorunla konuştum. Ufak tefek sıyrıkların dışında ciddi bir durum yokmuş. Sadece bir hafta kadar istrahat edecek, ilaçlarını düzenli kullanacaksın."
"Evet," dedi zorlukla. Üst gövdesi kolu ve başıyla beraber sarılıydı. Göğsünde ezilmeler vardı. Doktorun dediğine göre bir süre konuşmakta ve nefes almakta zorluk çekebilir, acı hissedebilirdi. Neyse ki ilaçlarını düzenli kullanması ve hastaneye kontrolleri için sık sık gelmesi sonucunda kalıcı bir zarar kalmayacaktı. "Doktor sizden önce de benim yanımdaydı. Haberim var."
"İyi iyi," dedim.
Bakışlarına mahcubiyet yerleştiğinde, "Rebena hanım nerede?" diye sordu. "Bir haber alabildiniz mi?"
"Hayır," dedim. "Senin kullandığın arabadan çıkarıldığını gördüğüm gibi peşlerine takıldım ama karadan denize geçinde daha fazla takip edemedim. Nerede olduğunu bilmiyorum."
"Polisler gelip ifademi aldılar. Bir şey çıkmadı mı?"
"O gece denizi ilk kontrol ettiklerinde bir şey çıkmadı," dedim sıkıntıyla. "Benim ricam üzerine ikinci kontrol edişlerinde evdeydim ve bana mesaj attıklarında yine bir şey çıkmadığını söylediler. Aslında sadece bizi kandırmışlar. Deniz üzerinden çok ilerlemeyip hemen karaya varmışlar ve yolculuklarına arabayla devam etmişler. Bir güvenlik kamerasında Rebena'nın baygın bir şekilde tekneden arabaya taşındığı açıkça görünüyor ama diğerlerinin yüzleri belli değil. İlhan görünmüyor. Geriye kalan tüm güvenlik kameraları da polisten önce toplanmış. Hala üzerinde çalışıyorlar."
"İki gündür kayıp yani?" diye sordu.
"Evet. Maalesef."
"Üzgünüm," diyebildi anca. Eli de göğsüne gitmişti. "Destek için telefonumu elime almama bile izin vermediler. Çok kalabalıklardı. Ne olduğunu bile anlamadım. Rebena hanımın arabadan nasıl çıkarıldığını görmedim ama sesini bir ara duymuştum. O kadar etrafımı sarmışlardı işte. Gerçekten çok özür dilerim, tek başıma yetemedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT
Dragoste"Kimsin sen Enis Altınday?" Diye sorduğumda, bakışları bana hissettirdikleri kadar anlamsız değildi. "Tehlikeli ve tutkulu bir adam mı yoksa yardımsever ve vicdanlı biri mi? Kimsin? Nesin sen?" "Ya sen?" Diye soruma karşılık sordu. "Yalan," dedim...