GERÇEK, YALANA
SARILINCA19. İHANET RÜZGARLARI
Hazır değildik birbirimizi sevmelere,
Hazır değildik birbirimizi gerçek dinlemelere,
Hazır değildik birbirimizde kalmalara...
Hazır değildik işte, hiçbir şeye.
Eşler arasında çıkan tartışmadan sonra birinden biri annesinin evine dönerdi ama ben durumu çok yanlış anlamış olacaktım ki çiftliğe gelmiştim.
Yukarı ki yolda, Enis'in lüks arabasının arka koltuğunda otururken atın üzerine binen Seyit görüş alanımdaydı. Aslım da Emine teyzenin yazmalarından birini başına geçirmiş, üzerindeki mini etek ve iişme montuyla Seyit'i elleri ceplerinde izliyordu. Muhtemelen kulakları ve yüzü üşümesin diye Emine teyze ona yazmasını vermişti ama Aslım onu pelerin diye kullanırken, benim gibi durumu çok yanlış anlamıştı.
Şefika ise ağırdan bir kola bidonuyla çıkıyordu. Renginin bembeyaz olmasıyla içinde süt olduğunu anlayabiliyordum. Muhtemelen küçük baş hayvanlardan birine kendi elleriyle içirecekti. Az sonra ağırdan Nursel amca çıktı ve Seyit'e kızmaya başladı. Eliyle gösterdiği koyunlardan dolayı Seyit'in yine işlerini aksattığını ve Aslım'la fingirdeştiklerini anlamıştım.
Ön koltukta oturan Şahin abi bakışlarını onların üzerinden alıp bana baktığında, "Rebena," dedi. "Niye geldik buraya? Kocana da haber vermedik."
Evet, daha Enis'in tükürüğü kurumamıştı, ben ikisini de kendime uydurmayı bilmiştim.
Direksiyonu tutan Halil de bakışlarını yüzüme çevirdi. "Aşağıya inelim mi?"
"Ben yürümek istiyorum," deyip kapıyı açtım. "Siz de arabayla aşağıya inin, iyi bir yer park edin." ayaklarımın üzerine durunca, "Arabasına bir şey olmasın," diye devam ettim ve kapıyı kapattım.
"Yalnız kalma," dediğinde, Şahin abi de arabadan inmişti.
Halil arabayla aşağıya inmeye başlayınca ben ve Şahin abi de yüzümüze vuran rüzgarla arkasından ilerliyorduk.
"Neyin var?" diye sordu Şahin abi. "Şirketten çıktığın gibi iyi değilsin."
"Yok bir şeyim," dedim ama birçok yaram olduğunu biliyordum. "Sadece onlara görmeye geldik. Merkat etme, nikahtan sonra hiç görüşemedik. Endişe edebileceğin bir şey yok."
"Kocana haber vermedik."
"Ben çıkmadan önce söylemiştim," dedim.
Hayır, söylememiştim. Umurumda da değildi. Nazik erkek dedik, içinden canavar çıkmıştı.
Halil'in kullandığı araba yolu bitirdiğinde artık fark edilmiştik. Arabadan sonra bizi ilk fark eden Seyit olduğunda aşağıdan, "Rebeney," diye yükselen sesini duydum. Hemen sonrasında beni fark eden Aslım, Şefika ve Nursel amca olmuştu. Anlamsız yüz ifadelerinin şaşkınlıktan sonra yerlerini gülümsemeye bıraktığını görebiliyordum.
Burası bana çok iyi gelecekti, biliyordum. Her zaman öyle olmuştu.
ENİS ALTINDAY
Gecenin karanlığında evimin önünde durduğumda Rebena için ayarladığım arabayı göremedim. Arkaya çekmişlerdir diye düşünerek arabamdan inip eve yürüdüm fakat diğer korumaların arasında Halil ve Şahin de yoktu.
Eve yürümeyi bırakmadan kapı önünde bekleyen korumalardan birine, "Diğer ikisi nerede?" diye sordum. "Şahin ve Halil."
"Bilmiyoruz efendim," diye yanıtladı beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT
Roman d'amour"Kimsin sen Enis Altınday?" Diye sorduğumda, bakışları bana hissettirdikleri kadar anlamsız değildi. "Tehlikeli ve tutkulu bir adam mı yoksa yardımsever ve vicdanlı biri mi? Kimsin? Nesin sen?" "Ya sen?" Diye soruma karşılık sordu. "Yalan," dedim...