Not: ya ben bir önceki bölüm dedim ya, bölümler her ayın 1'i ve 15'in de gelecek diye. Beklerken çok sıkıldım. Ayda iki bölüm az dedim, ondan dolayı onu ayda üç bölüm yaptım. Bundan sonraki bölüm günlerimiz her ayın 10'u, 20'si ve 30'u olacak. E bir de bölümler KENAN'DA BİR SÜVEYDA'NIN bölümleri gibi 10 ile 15k arasında değil. 7 ve 8k arası bölüm için ideal oldu bence.
Lütfen oylar kullanılsın, şimdi keyifli okumalar.
Bu arada, bölümün favori bölümlerimin arasında olduğunu dememişim. İkinci fafori bölümüm ise Rebene çılgınının kendini ve Serter'i yalıdaki bir odaya kilitlemesinden sonra arkasına her şeyi yığdığı, Enis'in de uzun uğraşların ardından kapıyı açamaması yüzünden sinirlenmesinin ardından kapının önüne tuğla dizip orayı sıvayarak kapattığı bölüm. Serter ve Rebene sabahında pencereden başlarını çıkarıp bahçedeki korumalara, "Üzerimize zeytin, ekmek, su fırlatın," demesi çok komikti bence.
GERÇEK, YALANA
SARILINCA22
MECBURİYETLER VE ARZULAR
HALİDE ALARÇİN
2008 / Rize - Sürmene
Polisin masasından öfkeyle kalktığımda, "Ne demek yok ya?" diye bağırdım.. "Nasıl olmaz?"
Telaşımı anlamayan bakışlarıyla oturduğu koltuktan kalktı. "Bakın Halide hanım, neredeyse beş gündür tüm güvenlik görüntülerini tarandı. Ne yazık ki kızınız ve kuzeninizle alakalı tek bir şey bulamadık. İddia ettiğiniz Altınday ailesine de ulaştık ancak kuzeninizin onlarla olmadığını bize bildirdiler." Tam bir şey diyordum ki, "Endişeniz olmasın," diyerek böldü beni. "İstanbul'la da iletişim halindeyiz. Polis arkadaşlarımız evlerini kontrol etti. Şirketleri, hatta üzerlerine kayıtlı her mülk de dahi." Gülmedi ama aşağılanmanın sadece gülünmeyle olmayacağını en iyi şekilde gösterdi. "Altınday'lar bunlar, ne işi olur sizinle Allah aşkına?"
Sessizliğiyle kırılan kalbimin sesini ben duydum, korkunç görüntüsünü de o gördü.
Zaten o yüzden az sonra sözlerini düzeltmek ister gibi, "Üzgünüm yani," diyebildi. "Kızınızdan bugün de haber yok. Her gün her gün buraya gelip kendinizi daha fazla yıpratmayın, bir gelişme olursa zaten sizi arayacağız."
Hiçbir şey söylemeden masasından ayrılıp çıkışa yürümeye başladığımda kollarım yeniden göğsümde toplanmışlardı.
Utanıyor muydum da yüzüm yerden kalkmıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT
Romance"Kimsin sen Enis Altınday?" Diye sorduğumda, bakışları bana hissettirdikleri kadar anlamsız değildi. "Tehlikeli ve tutkulu bir adam mı yoksa yardımsever ve vicdanlı biri mi? Kimsin? Nesin sen?" "Ya sen?" Diye soruma karşılık sordu. "Yalan," dedim...