" Güzel bir anlaşma oldu, ne dersin? İkimiz de karlı çıkacağız. " dedi, Cabriel Márquez. Pürosundan derin bir nefes çekti. Keyifliydi. Neden keyifli olmasın ki? Sonuçta istediği olmuştu. Yüzüne bile bakmadan elimle kapıyı gösterdim." Gidin buradan!" dedim, sertçe. Başını iki yana sallayarak cıkladı. Eliyle tekli koltuğa gösterdi."Otur. Daha konuşacaklarımız var. Öyle imza atmakla bitmiyor küçük hanım," dedi, iğneleyici bir tonda. Sırıtıyordu. Eğleniyordu benimle. Sırıtan suratına bir tane patlatmak istedim.
Herşey Ulaş için. Herşey Ulaş için Lahza! Sabır çekerek derin bir nefes aldım ve kendimi üzerine atarcasına oturdum.
" Daha ne var acaba! Beni zaten yeterince çıkmaz sokakta bırakmadınız mı? Daha ne istiyorsunuz benden! " dedim dişlerimin arasından tıslayarak. Basit gördüğü için tiye alıyordu öfkemi. Önemsiz gibi bir nefes çekip imzaladığım lanet belgeyi eline aldı ve kısa bir göz atıp memnuniyetle gülümsedi.
" Benli konuşmuyorsun gerçi. " Alayla güldü." Pek içli dışlı olacağız bu anlaşma süresince ama bir bayana karşı laubali olmak istemem. Resmiyet her iyidir! Resmi olacağımdan emin olabilirsiniz Sinyorita!" dedi, senli benliden, resmiyetli bir dile geçerken. Daha demin beni Ulaş'ın ölümüyle tehdit etmiş olan adam. Sanki kibar bir adamdı da sinyorita diyordu. Ayrıca gıcığıma da gitmişti; habire Sinyorita demesi.
Bu defa resmiyetle konuştu:" Sadece Mesih'in dünyasına girmekle kalmayacaksınız Lahza hanım. Sevdiğiniz adam için bir kaç şeyden de feregat edeceksiniz. " dedi gözlerini belgeden çekmeden.
Mesih gibi belalı ve karanlık bir mafyanın hayatına girmeyi kabul etmiştim, daha başka ne yapacaktım!
" Hayallerinizden vazgeçeceksiniz. " Kaşlarım çatılırken, belgeden gözlerini çekti ve yüzüme çevirdi. Küçük görür gibi gözlerini baydı; kağıdı alelade hareket ettirerek. " Şu yaptığınız iş... Ne derler ona? Hah, seracılık mı ne. Saçma sapan çiçek işleri filan. Orada çalışmayı bırakacaksınız " Tam karşı çıkacağım anda susturdu beni. " Yok, demek yok. Ulaş'la sınırlı kalmam. Kadını da öldürürüm. "
Gözlerimi yumdum. Sakin kalmalıydım.
" Dosyanızı inceledim. Moda tasarımını bitirmişşiniz. Kariyerinizde ilerlemek yerine, aptalca bir çiçekle, börtü böcekle ilgilenmeyi tercih etmişsiniz. Biraz gerizekalı olabilir misiniz acaba?"
Suratım nasıl bir hal aldıysa, kahkaha tufanı koparttı. Gülüşünü kesip başını iki yana sallayarak belgeye döndü.
" Neyse. Moda tasarımını bitirdiğiniz için, sizi bir şekilde Mesih'in holdingin de sana bir iş ayarlayacağım. Mesih'in şimdilik bir asistanı yok. Asistan olarak işe girerseniz çok daha iyi olur. Şu tasarım işlerine tasarımcı olarak yardım edip, hemde asistanı olarak her türlü bilgiye sızabilirsin. " dedi.Offf bunu söyleyeceğini sezmiştim işte. Kilişe olarak asistan ol diyordu. Türk dizileri gibi. Yakınlaşmak için illa asistan olmak gerekiyordu.
Nasıl baktıysam kararsız baktı bana.
" Çok mu klişe? " diye sordu.
Cevap vermedim. "Evet" demişim gibi başını salladı. " Doğru. Mesih direk çakar olayı. Adamda Einstein zekası var. Bunca yıldır haklayamadım onu."dedi dertlenerek.
İmalı bir şekilde, " belli, "dedim. Tek kaşını kaldırınca sen anladın bakışı attım.
Siniri bozulsa da belli etmedi. Ayaklandı. " Yarın evime geleceksiniz sinyorita, " dediğinde içimden,
" sinyoritan batsın, " dedim..." bu konuyu yarın detaylıca konuşacağız. Şoförümü yollarım, alır sizi. " Dosyayı alarak Kapıya kadar yürüdüğünde arkasından baktım. Tam şükür defolup gidiyor diye rahatlayacakken, durdu ve başını bana çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI DÜŞ
General FictionMesih Yıldıran. Namı değer Şah; Sınırsız ve Yıkılış şehrinin sahibi. Herkesin korkudan titrediği, Polis'in aleyhine tek bir delil bulamadığı illagal bir dünyanın Şah'ı olan bir adam düşünün. Aşkı kırmızının en tutkulu tonu. Saplantısı ölümüne bir s...