37. B ö l ü m.

22.2K 1K 582
                                    

"Sakin ol, Mesih. Kızı bulacağız." diyen Mahir bile sakinleşletiremiyordu kendisini. Öyle öfkeliydi ki kendine, kendini şehri yakacak öfkesiyle yakmak istiyordu. Kızın şu an da yanında olmamasının tek sorumlusu kendiydi. Eğer daha iyi koruyabilseydi Lahza yanında, yamacında olacaktı. Zarar görmeyecekti asla.

"Senin suçun değildi. Kızın başına silah dayamıştı. Bin tane adam olsa neye yarar?" diyerek arka koltukta oturan Yavuz'un sözleri bile sakinleştiremiyordu kendisini asla. Öyle bir şey şeydi ki bu; hem kendine öfkeliydi, hem de bir o kadar çaresizdi. Lahza kendisinin yüzünden tehlikenin içindeydi. Eğer Mario Mazzenti, Lahza'nın kafasına silahı dayamasaydı öldürürdü onu fakat namlunun ucuz Lahza'ya hedef aldığı için ateş edememişti adama.

Arbedeyi andıran çatışma da Mario Mazzenti, Lahza'yı götürmüştü. "Eğer yaklaşırsan kızı öldürürüm," demişti. Sonrası muaammaydı. Her şey birbirine girmişti. Bunun gibi çatışmaları yıllarca yaşıyordu fakat ilk defasında göz yummuştu adamın kaçıp gitmesine. Tek bir kurşunla kızın hayatına son verebilme tehlikesi o an elini kolunu bağlamıştı.

Şimdiyse fellik fellik kızı arıyordu. Yerini biliyordu. Tek sorun geç kalacak olmasıydı. Kızın annesinden kalan bilekliği küçük bir çip yerleştirmişti. Bileğine hastanede taktığında bilekliğin uçlarını da düşme ihtimaline karşı sağlamlaştırmıştı. Yine her bir ihtimal düşmesine karşı giydiği elbisenin görülmeyecek bir köşesine diğer bir çipi taktırmıştı.

Direksiyona sertçe yumruklar atarken
sesi arabada yankılanacak şekilde kükrüyordu."Benim yüzümden lan! Benim yüzümden! Ailesi olacak oruspu çocukları olmasaydı buradan çıkıp gideceklerdi lan! Uzaktan koruyacaktım onları. Hissettirmeden! Ama o siktiğimin ailesinin sikik düşmanları tüm planımı alt üst etti!"

Ön koltukta oturan Mahir arkada oturan Yavuz'a tedirginlikle aynadan göz göze gelirken Mesih'in kendini kaybettiğini ikiside farkındaydı. Bilhassa Mahir. Arkadaşını, kan kardeşini en iyi o tanırdı. Kızın evden ayrıldığı gün Mesih'in kendini kaybettiğini gözleriyle görmüştü. Kızın evden çıkmasıyla her yeri yakıp yıkmaya başlamıştı. Öfke ve sinir krizi geçirmişti. Haykırarak tüm evi birbirine katıyor, deliler gibi kendini kaybetmişçesine haykırıyordu.

♾️

"Gitti lan! Beni bırakıp gitti! O siktiğimin şerefsiziyle terk edip gitti! O kadar yakardım lan! Gitme dedim ama dinlemedi beni! Gözümün önünde çekip gittiler lan! Gitti! O herifle gitti!" Sakın içindeki konsolun üstündeki aynaya elini tüm gücüyle geçirirken ne parçalanan aynayı, ne de kanayan elini umursuyordu. Kalbinin acısı elinden daha fazlaydı. Var olmadığını sandığı kalbi varmış gibi deli gibi acıyordu.

"Alışmıştım Mahir! Alışmıştım lan! Bağlanmıştım! Madem gidecek niye alıştırıyor kendini bana ha! Niye kokusunu bırakıp gidiyor!" Bir avcının bir aslanı avlarken aslanın acıyla haykırışı gibi yaralı bir ses tonuyla bağırıyordu.

Kalbindeki öfkeyi ne yaparsa yapsın dindiremiyordu. Kalbindeki amansız acı kalbini yakıp, yıkıyordu. Ne yaparsa yapsın geçmiyordu bu acı.
Yere dizlerinin üzerine çöktüğünde ellerini yere koydu. Her zaman dik tuttuğu başını kaldırmak bu kadar zor olmamıştı. "Bana o adam için tokat attı. Ben onu korurken, o bana tokat attı. O adam için vurdu bana. Bunu hak etmedim lan! Ben bunu hak etmedim! Köpek gibi onları korurken bu tokadı hak etmedim! Bir veda bile edilmemeyi hak etmedim!" İlk defa sesi güçlü ve otoriter değildi; ilk defa güçsüz ve hayal kırıklığı ile doluydu.

KIRMIZI DÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin