42. B ö l ü m.

17.4K 890 423
                                    

Selammm Kırmızı Düş ailesi. Yeniden merhabalar. Ben geldim yine.

Bölüm müziği: Göksel: Yalnız Kuş.

Ahh bölüm ile o kadar iyimi ki... mutlaka dinleyerek bölümü okuyun.

Erkenden attım bölümü. Eminim ki kimse beklemiyordur. Kiminiz sabah kalkınca gördü bildirimi, kiminiz uyumak üzereyken. Bu da benden size süprüs olsun. Yorumlar ile coştuurunnn olur mu Kırmızı Düş ailesi. Yorumlarınız beni inanılmaz motive ediyor. Hepinizden bekliyorum. Daha da aşkla yazıyorum. Sizi bölüm ile yalnız bırakayım.

♾️

"İzin vermem. Gitmene izin vermem! Duydun mu asla! İzin vermem! Gidemezsin!" Sırtım duvara hızla ve sertçe çarptığında gözlerimi kapatmıştım. Gideceğim dediğim an beni sabah kaldığım odaya bileğimden tutarak getirmişti. Kendimi duvarla onun arasında bulurken delirmiş gibi duvara bir yumruk attı. Gözleri öyle delice bakıyordu ki gözleriyle yüzümü adeta delik deşik ediyordu. Onu daha önceden de öfkeli görmüştüm onu ama hiç böylesine öfkeli, kendini kaybetmiş gibi görmemiştim dönmüştü adeta. Sadece iki cümlem ile çıldırmıştı. Duvara sinerken bir yumruk daha attığında yerimden bir karış sıçramıştım

"Ne demek gidiyorum!"

Sesi adeta hastanede yankılanırken ürkekçe duvara sindim ve çıt çıkarmadım. Konuşmak için ağzımı açmanın tam yanlış zamandı. Konuşsam da dinleyerek gibi durmuyordu. Sağır kesilecekti.

"Bunca şeyden sonra mı! O kadar şey yaşadıktan sonra mı! Gözünün önünde Ulaş vuruldu! Daha ne olmasını bekliyorsun ha!" Çenemi hışımla tuttuğunda eğik başımı yüzüne doğru kaldırdı. "Olmaz! İzin vermem! Gitmeyeceksin! O kadar şey yaşadık seninle! Bundan sonra asla izin vermem! Onca şeyden sonra asla izin vermem. Bırakmam seni!" diye tısladı, öfkeye bürünmüş sesiyle. Yüzüme büyük bir öfkeyle bakıyordu. Hali hal değildi. Her an kafası esip, gidip kafa kesecek hal vardı. Hatta o gün bile böyle bakmamıştı. Kafamı kesmemişti fakat delici bakışlarıyla dilimi kesmişti.

"Sıkıyorsa git. Nasıl da kapattırıyorum şehrin sınırlarını!" dediğinde tıpkı bir psikopat gibi gülümsüyordu. Bu hâli ürkekçe duvara daha çok sinmeme neden olurken kaçacak yerim kalmamıştı. Tamamen duvarla onun arasında sıkışıp kalmıştım.

"Gideceğim," diye mırıldandım ürkekçe. Gözlerine bakamıyordum. Çenemden yüzüne doğru kaldırsa da gözlerimi gözleriyle asla buluşturmamıştım. Sınırsız bir karanlık oturmuştu gözlerine ve ben gözlerinin içine bakarken bu karanlıkta kaybolmaktan korkuyordum.

"İzin vereceğimi mi sanıyorsun?"diye tısladı, delici bir ses tonuyla.

Yutkunarak gözlerinin içine baktım. Kara gözleri yüzümü doğrudan hedef almıştı ve öfkeli hareleri yüzümü tarıyordu. Beni anlayacağını sanmıyordum sadece söylüyord ona.
Kabul etmek zorundaydı. Yanında kalmam için hiç bir sebep kalmamıştı.

Sıkıntılı bir nefes aldım. Bu söyleyeceklerim onun kalbini kıracaktı. Kalbini söküp atacaktı adeta ama mecburdum. Benimle olmazdı. Bu saatten sonra ne onun şehrinde kalabilirdim, ne de onun evinde. Hiç bir amacım kalmamıştı; Ulaş'ın intikamını almaktan başka. Hele Ulaş o evden çıktıktan sonra hiç kalamazdım. Ama önceden kalıyordun?

Önceden şartlar baskaydı ama Ulaş geldikten sonra değişmişti. Hem de her şey değişmişti. Gözlerimi yüzüne doğru sabitlerken kalbini yerinden söküp atacağımı bile bile yakıcı ve yıkıcı kelimelerimi dilimin ucundan uzunca sarfettim. Başımı diklestirdim ve bile isteye ama mecburca konuşmaya başladım. "Neden? Neden kalayım? Neden? Ne sanıyorsun sen, Ulaş'tan ayrıldım, hop senin evine geleceğim?! Hayal dünyan çok genişmiş! Ulaş'tan ayrıldım diye meydan sana kaldı zannettin ama bil diye söylüyorum; Ulaş'tan ayrılsam da senin evine ölsem bile gelmem! Beni koruman neyi değiştirir söylesene! İkinci defa gömüldüm bugün ben! Tüm sebebi sensin! Hayatımı mahvettin!"

KIRMIZI DÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin