Yüzüme kapkara gözleriyle bakarken, ne kadar süredir kucağında olduğumu bilmiyordum. Güçlü kolları beni kucağında bir bebek taşıyormuşcasına tutarken, yutkunurken buldum kendimi. Kara gözleri yüzümü tarıyordu. Nefesimi tutmuş halde yüzüne bakarken, ellerimi düşmenin etkisiyle hafif çıkan sakalı yanaklarına koyduğumu fark ettim. Gözleri saçlarıma kaydığında, her telini adeta tek tek inceledi. İlk defa bir erkeğin saçlarıma bu kadar dikkatli baktığını ilk görüyordum. Hızla elimi yanağından çektim. Kara gözleri saçlarımdan, yüzüme kaydı. Yüzümün her zerresinde dolanan gözleri ezberlercesine bakıyordu yüzüme.
Başını az önce yanağını tutan elime çevirdi. O an korkuyla yutkunarak bacaklarımı oynattım indirmesi için. Ancak kucağından bırak indirmeyi, tam aksine kucağına çekti hızla. Gözlerim bu hareketine karşı irileşirken, onun bakışı yüzümü arşınlıyordu. Göz bebekleri yüzümden ayrılmazken, ben titreyen göz bebeklerimle sert ve keskin yüzüne bakıyordum.
" Benim mankenim değilsin. Burada ne arıyorsun? " Kalın, korkutucu ve erkeksi bir tonda tıslayan sesini duyduğunda ne diyeceğimi bilemedim.
" B-ben şey... "
" Sen ne! "
Sert sesiyle titreyen bedenim kucağında daha fazla titredi. " Ben..." ne diyecektim ki? Bir sapıktan kaçarken, kendimi geçici model olarak buldum, sonrada podyuma çıktım, diye mi?
" B-ben. " Cevap vermek yerine, bacaklarımı savurarak kucağından inmeye çalıştım ama o bedenimi güçlüce kavradı. O an korkudan cevap vermek yerine, yine bacaklarımı savurarak kucağından inmeye çalıştım. Ben bacaklarımı savurdukça onun kaşları çatılıyordu. Benim inme çabalarım ile değil kendi bırakmasıyla bedenimi indirdiğinde rahat bir nefes verdim. Dengemi sağladıktan sonra, bedenimi ürkekçe ona çevirdim.
" Şey ben. Buraya yanlışlıkla geldim. Yanlışlıkla kuliste buldum kendimi. Oradaki insanlar manken gelmediği için beni zorla model yaptılar. Gerçekten kötü bir niyetim yoktu. Kızdıysanız giderim hemen buradan. Hatta bakın şimdi gidiyorum, " diyerek elbisenin eteğinden tutarak hızla yürümeye başladım ama bileğimden kavranınca durmak zorunda kaldım. Yanımda buldum onu. " Sakın. Bu defileyi bozarsan seni mahvederim, " dedi kulağıma eğilip tıslayarak.
Kara gözlerine ürkekçe bakıp yutkundum. Kulağımdan çekilmedi.
" Şimdi hiçbir şey belli etmeden yürü," dedi. Belime elini koyduğunda bedenim titremişti. Belimden zarifçe tutarak podyuma çıkarttı. Elini belimden çekmeden, yürümeye başladı. Çaprazlamasına model gibi yürümeye çalışıyordum yanında şimdi. Az önce çok güzel bir şekilde yürürken, ışıkların kesilmesiyle birlikle şimdi sanki yürümeyi unutmuş gibiydim. Tabi onun yanımdaki varlığı ve belimdeki eli yürümemi zorlaştırıyordu.İnsanlara karşı ağırdan tebessüm ediyordu. Az önce yaşanan olayın üstünü kapatmaya çalışır gibi şimdi modelini tanıtan tasarımcı gibi podyumda benimle birlikte yürüyordu. Podyumun sonuna geldiğimizde kulağıma eğildi. Sıcak nefesi boynuma usulca vururken sessizce, " sesini çıkartmadan poz ver. Eğer bir hata yaparsan sana bedelini ağır ödetirim," dedi, tehditkar tonda.Elini belimde anladın mı der gibi sıktı. Başımı korkuyla sallayarak onaylarken, kara gözlerini bana çevirdi." Bana cevap ver, " dedi sertçe. Yutkunarak kısık sesle "anladım, " dedim.
" Güzel. Şimdi sorun çıkartmadan yürü, " deyip eliyle belime destek vererek, arkasını dönüp uzun podyumda geri dönmek için yürüdük.
Yüksek topuklu ayakkabılarla bu ağır ve kaygan elbisesiyle yürümeye çalışırken, hesaba katmadığım bir şey vardı; elbisenin kuyruğunun çoğunluğunun arkamdan çok, önüme, yan taraflarıma dağılmasıydı. Zemin zaten çok kaygandı. Mankenler nasıl yürüyordu anlamıyordum. Çapraz adımlar atarken, topuklu ayakkabı elbisesinin kuyruğuna basınca ayakkabı kaymış, " ayyh, " diyerek çığlıkla yere düşerken bulmuştum kendimi. O' da beni hızla tutmak için elini belime atmış ve kendini yerde üzerimde bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI DÜŞ
قصص عامةMesih Yıldıran. Namı değer Şah; Sınırsız ve Yıkılış şehrinin sahibi. Herkesin korkudan titrediği, Polis'in aleyhine tek bir delil bulamadığı illagal bir dünyanın Şah'ı olan bir adam düşünün. Aşkı kırmızının en tutkulu tonu. Saplantısı ölümüne bir s...