Genç bir kadının resimleri ile dolu duvara baktım. Hemen ortasında büyük bir çerçeve vardı. Çerçevenin hemen biraz ötesinde yanında da koyu kumral saçlı bir adamın resmi vardı. Sık bir takım elbise giymiş, adeta tahtı andıran bir koltukta ayak ayak üstüne atmış bir şekilde oturuyordu. İtalyan ayakkabısını bir dizinin üstüne atmıştı. Bir koltuğun kolçağına uzalı şekilde dururken, diğer elinde bir puro vardı. Püronun dumanları yüzünü hafifçe kaplıyordu. Yüzü keskin değildi Mesih'in aksine. Aksine yumuşak yüz hatları vardı. Mafya babası gibi asıl ve görkemli bir duruşu vardı ama mafya babası gibi korktucu durmuyordu. Aksine tam bir İtalyan beyefendisiydi. Başındaki fötr şapka da bunu kanıtlıyordu.
Gülümsemiyordu. Çok ciddi ve kendine has bir duruşu vardı.
Diğer karşı duvara baktım. Bu duvarda ise koskocaman bir fotoğraf çerçevesi vardı. Yağlı boya ile mi yapıldığını yoksa eski yıllarda çekildiği için mi siyah fotoğraf karesindeki riğer kadına baktım. Bir mekanda ki bir masa da oturmuş, poz veriyordu. Zarif parmakları elindeki şarap bardağını kavramış, diğer elindeki sigara ile hafif ve zarif bir şekilde gülümseyerek bakıyordu. Boynundaki inci kolye ile, 80'lere ait siyah şık elbisesiyle ve 80'lere ait saç ve makyaj ile çok ama çok güzel bir kadındı.. Mesih'in kopyasıydı resmen. Mesih'in annesi olmalıydı. Mesih gibi simsiyah gözleri ve simsiyah saçları vardı.
Kadın öyle asil ve öyle zariftki ki Mesih'in babasının biyolojik annem olacak kadına aşık olduğunu anlamamıştım. Böyle bir kadını nasıl bırakırdı? Resmen ben kız olmama rağmen düşmüştüm. Erkek olarak düşünemiyordum. Ama buna rağmen bu kadını sevmemiş, bir başka kadını sevmişti.
Mesih ise tam arkamda, havlulu bir şekilde duruyor ve resimleri inceleyen yüzümü izliyordu. Bunu düşündüğümü anlamışçasına bir adım bana yaklaştı.
"Çok güzel ve zarif bir kadındı. Böyle bir kadını babamın nasıl sevmeyeceğini düşünüyorsun değil mi?" diye sordu.
Yutkunarak başımı salladım. Gerçi altındaki havlu ile geçmişi dinleyecek kadar ciddiye alamıyordum. Bunu fark etmiş ki odadan çıktı. "Küçük Mesih'i görmek istemiyorsan arkanı dönmelisin." dedi.
Ah kahretsin! Adam giyinmeye başlayacaktı ve salak gibi onu izlemeye devam ediyordum.
Dudağımın kenarını dileyerek elimle alnıma vurdum ve hızla önüme döndüm.
Yanaklarıma ateş hücum etmişti.
Birkaç hışırtıdan sonra adım sesleri duyuldu. Tam arkamda bir sıcaklık ve ensemde bir nefes hissettim.
"Açabilirsin gözlerini." diye fısıldadı. O demeyene kadar gözlerimi kapalı tuttuğumu farkına varmayacaktım.
Gözlerimi açtığımda kızaran yanaklarımı avuç içlerimle saklayarak ona döndüm. "İyi bari. Hiç olmazsa cıbıldak değilsin." dedim. Gülümser gibi oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI DÜŞ
General FictionMesih Yıldıran. Namı değer Şah; Sınırsız ve Yıkılış şehrinin sahibi. Herkesin korkudan titrediği, Polis'in aleyhine tek bir delil bulamadığı illagal bir dünyanın Şah'ı olan bir adam düşünün. Aşkı kırmızının en tutkulu tonu. Saplantısı ölümüne bir s...