HUZUR

2.7K 74 19
                                    

Akşamın serinliği pencereden içeri girip saçlarımı okşadığında huzurla oturduğum sandalyeden marcoyu izliyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Akşamın serinliği pencereden içeri girip saçlarımı okşadığında huzurla oturduğum sandalyeden marcoyu izliyordum.

Güneşin altında yanmış bronz teni mutfağı salona bağlayan mutfağın küçük ada bölümünde tüm ciddiyetini yaptığı yemeye vermiş bir şeyler doğrayıp bir şeyler rendeleyip kızgın tavanın içine atıyor ve çıkan o cızırtıyı seyrediyordu.

Bu akşam burda kalmama izin vermişti.

Lukas çok önemli bir işi olduğunu söyleyip kısa bir süre görüşemeyeceğimizden bahsetmiş ve gitmişti.

Ben ise yemek yapan marcoyu izleyip arkada çalan çello ve piyanonun melodisini kulaklarıma kazıyordum.

Oturduğumdan beri sürekli tekrar eden bu melodiye hayran kalmıştım. Arada gözlerimi kapatıyor sadece melodiyi dinliyor kafamın içinde dans ediyordum.

Hafif esen akşam serinliği ve havanın temiz kokusuna karışan yemek kokusu... bu aksam huzur kokuyordu her yer.

Sandalyemde doğrulmuş dirseklerimi marconun biber doğradığı tezgaha  dayayıp avuçlarımı iki yanağımın altına koyup bakışlarımı marcoya diktim.

Marconun bakışları arada beni yoklasa da yemek yaparken hep ciddileşiyordu.

"Yemek yapmayı nerden öğrendin?"

Sorum tüm aksamın sessizliğini bozmuştu.

"Annemden"

aramızda tekrar uzun bir sessizlik girmişti. Sessizlik bu akşam odayı tavaf ediyor ikimizden birinin konuşmasını bekliyordu.

"Tadına bakabilir miyim?"

Ve her zamanki gibi sessizliği bozan ben oluyordum.

"Bittiginde bakarsın"

"şimdi baksam? Dayanamıyorum"

gözleri gözlerime değip derin bir nefes aldı. Özenle hazırladığı sosa biberleri de ekleyip güzelce karıştırmış serçe parmağını yavaşca kaseye sürmüs ve bana uzatmıştı.

"Burdan mı bakacağım tadına?"

Kaşık filan yok muydu? Eli hala havadaydı biraz daha oyalanırsam kesinlikle bu fırsatı kaçıracaktım.

Yavaşça öne doğru eğilip serçe parmağında bekleyen sosa dudaklarımı değirip başımı geri çektim.

Dilimi dudaklarımda gezdirdiğimde gözleri dudaklarımda duraksamış daha sonra serçe parmağında kalan sosu dudakları arasına götürmüştü.

" biraz fazla acı olmuş sanki"

dudaklarım alev alırken gözlerim yaşarmıştı. Elindeki kaseyi bırakıp bir bardak su doldurup bana uzattığında bir dikiste bitirmistim.

"Sen yemek yapmayı biliyor musun?"

Sorum cevapsız kalırken başka soru yönelmişti. Bildiğim pek bir şey yoktu ama tek bildigim sanırım yemek yapmaktı.

Ispanya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin