UMUTSUZLUK

3.9K 95 9
                                    

Ayaklarım artık beni taşımıyor nefes nefese yine de peşimden gelen adamlardan kaçmaya çalışıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ayaklarım artık beni taşımıyor nefes nefese yine de peşimden gelen adamlardan kaçmaya çalışıyordum.

Hayatımın sonuna gelmiştim. Birazdan her şey bitecekti buna emindim. İzin veremezdim. Bir kez daha özgürlüğümün elimden alınmasına izin veremezdim.

O zaman çok küçüktüm. Ama şimdi 23 yaşıma girerken doğum günümde tekrar doğacaktım. Yaşayamadığım yıllarımı bugünden itibaren yaşayacaktım.

Karşıma çıkan iki yol ayrımında iki saniye nefeslenip birini seçtim.

Biraz daha ilerlediğimde karşımda özgürlüğüme giden yoldaki örülü duvarı görmem bir olmuştu. Dudaklarımdan küçük bir küfür çıkarken siniler kanlı ellerimi saçlarımdan geçirdim.

"Çıkmaza geldin küçük hanım. Artık kaçacak yerin kalmadı"

titreyen elimdeki silaha gözüm kaydığında hiç korkusuz onlara doğru nişan aldım.

"Bırakın beni! Yoksa vururum!"

1 kişiye karşı 20 kişi. Harika. Leşimi kimse bulamazdı bu ara sokakta.

"Küçük hanım bizi korkutuyorsunuz! Lütfen Bırakın elinizdeki silahı"

adamın alaycı gülümsemesine karşılık ateş etmiştim. Kulaklarımı sağır eden silah sesine karşılık silah sesleri gelmişti.

"Birak elindeki o silahı! Yoksa bu sefer havaya degil sana sıkarım. Delik deşik olursun!"

" bırakın beni. Söz 800 milyonu size vereceğim. Nolur!"

Adamlar yavaş yavaş üzerime doğru gelirken sırtım duvarla bir olmuştu. Kapana kısılmış fare gibiydim. Ama asla bellanın dediği lağımda ölmeyi bekleyen fare olmayacaktım. Özgür olacak dış dünyada kendi ayaklarım üzerinde duracaktım.

Bir tane adamın kolumdan yakalamasıyla çırpınmış ama bir süre sonra ne olduğunu anlamadan gözlerimi karanlığa kapatmıştım...

Uyandığımda hala karanlığa hapsolmuş bir şekildeydim. Gözlerimi açmış yine de hiçbir şey göremiyordum. Gözlerim bağlıydı aynı ellerim ve ayaklarım gibi.

Ruhum daralıyor içimdeki o huzursuzluk ve korku bir an olsun geçmiyordu. Sonunun böyle olacağını biliyordum ama bilmek istemiyordum. İçimde bir umut vardı o da yavaş yavaş yok oluyordu. Ama asla pes etmeyecektim. Güçlü olmam dik durmam gerekiyordu.

"Ah güzel perla kendini neden bu hallere düşürdün anlamış değilim. Yazık sana"

tanımadığım bir kadın sesi kulaklarıma dolarken oturduğum sandalyede huzursuzca kıpırdadım.

"Zavallı perla konuşamıyor musun?"

Dudaklarimdaki bantın hızla çekilip alınmasıyla çığlıklarımı içime gömmüş dudaklarımı birbirine bastırmıştım.

Ispanya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin