"Marco.." gözlerimin içine sinirle bakan bu adamı ilk kez böyle görüyordum. Öfke yeşil gözlerini ucu bucağı olmayan ormanın derinliğine gömmüş gibiydi. Koyulaşmış yeşil gözleri yüzümün her yerini tararken jisunga bakmayı ihmal etmiyordu. "Eve gidiyoruz perla" "beni kovduğun o eve geri döneceğimi sanıyorsan yanılıyorsun marco" ona doğru eğilip sinirle dişlerimin arasından konuşmuştum. Arkadaşlarımın yanında yaptığı bu şeyden hiç hoşlanmamıştım. "Perla. Bir şeyi iki kere söylemem ben. Anlıyor musun!" "Bak sen! Aman ne korktum" "perla!" Digerleri bize bakarken kendi aramızda sadece ikimizin duyacağı şekilde resmen tartışıyorduk. "Seninle hicbir yere gelmiyorum kendime yeni arkadaşlar buldum. Onlar senin gibi degiller beni evlerine davet ettiler. Senin aksine onlar beni seviyor" "seni sevmem icin bir neden yok perla. Ayrıca sokakta o adamların elinden kaçarken ölme diye seni evine alan bendim. Simdi ölmek istemiyorsan benimle gel" "ölüm tehtidlerin pekte umrumda değil" "seni öldürecek olsam yaşatmazdım perla. Seni o adamlardan ben koruyabilirim bir tek. Anla bunu" bir tek o koruyabilirmis hıh. Kendisini ne zannediyorsa artık. Belki o da onlardan biriydi. Eger oyleyse o da tehlikeli degil miydi? Onunla gitmemem icin bir sebep daha çıkmıştı. "Dışarısı senden daha guvenlidir emin ol. Gelmek istemiyorum" histerik kahkahası herkesin duyacağı şekilde yayılırken bileğimdeki eli gittikçe sıkılaşıyordu. "Zorluk çıkarma perla benimle gel" bilegimdeki parmaklari sanki elimle kolumu birbirinden ayırmasına az kalmıştı. "Tamam. Dediğin gibi olsun. Kolumu bırakır mısın şimdi" bu kadar kolay pes etmeyi ben de beklemiyordum.
Kıpkırmızı olmuş bileğimi ovuştururken jisunga döndüm. "Üzgünüm jisung. Sanırım akşamki partiye gelemeyeceğim" jisung endişeyle bana bakarken gülümsedim. Benim için üzülüp endişelenmesini istemiyordum. "Bir sorun yok degil mi perla" korece konuşması ilk başta şaşırmama neden olsa da marconun konuştuklarımızı anlamasını istemediğini anlamıştım. Ona onun istediği gibi korece cevap verdim. "Iyiyim jisung merak etme." "Kim o? Seni neden götürmek istiyor?" Marco sabırsızca başımda zebani gibi dikilirken konuşmayı daha fazla uzatamazdım. " bahsettiğim ev arkadaşım kendisi. Sanırım hatasını anladı onunla gitmemi istiyor. Beni merak etme iyi olacağım. Koreye geldiğimde mutlaka beni gezdirmelisin söz ver" gülümseyip elimden öpmesiyle marconun kolumdan tutup hışımla yanına çekmesi bir olmuştu. "Daha fazla beklemeyeceğim seni perla! Gidiyoruz"
Diğerleriyle de vedalaşıp marconun yanından yürümeye başlamıştım. Onlar benim icin hiç unutmayacağım hep güzel hatırlayacağım kısa sürse de çok guzel arkadaşlarımdı. Bugün onların sayesinde yaşamadığım o güzel duyguları yaşamıştım. Arkadaşlık ne demek, insanlarla sohbet etmek ne demek, bir seyler paylaşmak oturmak oyunlar oynamak. Bunlar o kadar güzel şeylerdi ki bugün bana verdikleri bu güzel hatıraları ömrümün sonuna kadar saklayacaktım.
"Perla! Bekle!" Jisungun bana seslenmesiyle durmustum. "Bunları unuttun." Bugun çekildiğimiz fotoğrafları uzatmıştı. Az oncekinin aksine ispanyolca konuşuyordu. " koreye geldiginde söz veriyorum benim en guzel misafirim sen olacaksın. Seni ağırlamak benim icin büyük bir şeref. Bu yüzden fotoğrafımızın arkasına telefon numaramı ve iletisim adreslerimi bıraktım. Bana ulaşmak ıstedigin an buralardan ulaşabilirsin." Gülümsemem yüzümde yayılırken ona kocaman sarılmıştım. "Teşekkür ederim. Seni tanıdığım için cok mut-" bay zebani elimdeki fotoğrafı alıp önden önden yürümeye başladığında jisunga hızlı bir veda edip marcoya yetişmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ispanya
Teen FictionÖzgürlüğe kavuşmak için 23 yıldır tutsak tutulduğu hayattan kaçarken doluya tutulan bir kızın hikayesi. Özgür olmak, normal bir hayat yaşamak için her şeyden, herkesten kaçarken peşini bırakmayan olaylar onun özgür kalmasına engel olup olamayacağın...