KABUS

2K 56 10
                                    

"Perla!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Perla!.. perla kendine gel. Iyi misin?"

Gözlerimi açtığımda polo yanımdaydı. Gözlerimden yaşlar akıyor hıçkırıklarımı tutamıyordum.

"Geçti perla. Sadece bir kabustu. Geçti güzelim"

ona sımsıkı sarılmıştım. Saçlarımı okşayıp beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

Az önce olanların kabus olduğunu hala idrak edemiyordum. O kadar gerçekti ki bedenim hala acı içinde kıvranıyordu sanki.

"Sakinleş perla. Iyisin. Yanındayım korkma"

hala ağlıyordum. Geçmiyordu. O kadar etkilenmiştim ki aklımdan çıkaramıyordum.

Her sahnesi gözümün önündeydi.

Babam... marco. Savunmasızdım ve öylece yatıyordum.

"Marcoyu aramamı ister misin? Sesini duyman iyi gelebilir"

sesini duymam her şeyin kabus olduğunu kanıtlardı oyle değil mi? O zaman inanırdım gerçek olmadığına.

Olumlu anlamda başımı salladığımda telefonunu çıkarıp marcoyu aramıştı. Ne diyecektim?

Telefonu elime verdiğinde önüme düşen bir iki tutam saçı kulağımın arkasına götürüp baş Parmağıyla göz yaşlarımı sildi.

"Açar birazdan. Biraz bekle"

çok geçmeden karşı taraftan ses gelmişti. Rüyamdaki sesin marcoya ait olduğunu biliyordum. Aynısıydı.

"Polo? Bir sorun mu var?"

"Marco..."

ağlamam yeniden başladığında konuşamamıştım.

"Perla? Neyin var? Iyi misin?"

"Iyiyim. Ben..ben sadece sesini duymak istedim."

"Neyin var? Bir şey mi oldu"

"yok hayır. Önemli degil. "

"telefonu poloya verir misin?"

Telefonu poloya uzattığımda gülümseyip telefonu almış odadan çıkmıştı.

Her sey kabustu. Gerçek değildi.

Yatağa uzanıp goz yaşlarımı sildim. Nefesimi düzene sokmaya çalıştıkca hala ağlayasım geliyordu. "Iyisin perla.. gecti...gecti..her sey bir kabustu" derin derin nefes alıp kendimi sakinlestirmeye çalışıyordum. Babamı görmeyeli uzun zaman olmuştu. 2hafta? Belki 3. Ruyamda onu bu kadar uzun süre sonra görmek oldukça korkutucuydu. "Perla" bakışlarım poloyu bulduğunda kapıdan bana bakıyordu. "Marco yarın sabah gelecekmis. Uyumaya devam etmek ister misin yoksa bir şeyler yiyelim mi? Akşam yemeği hazır" "olur yiyelim. Yüzümü yıkayıp geliyorum" "iyisin dimi? Istersen biraz daha yanında durabilirim. Uzanmak istersen. Uyanana kadar beklerim" "iyiyim. Teşekkür ederim iyi ki varsın" "peki o zaman aşağıda bekliyorum" marconun neden poloya güvenip beni onun yanına gönderdiğini cok daha iyi anlıyordum. Polo çok iyi birisiydi. Bana çok kibar davranıyordu. Marco yanılacaktı. Bana her iyi davranan insan kötü olmak zorunda degildi. İçlerinde iyi olanlar gercekten olacaktı. Yataktan kalkıp yüzümü guzelce yıkadım. Burnum ve gozlerim ağlamaktan kızarmışlardı. Derin bir nefes alıp soğuk sulu ellerimi boynuma götürmüş bir iki saniye gözlerimi kapatmıştım. Her sey iyi olacaktı. Ben iyi olacaktım. Gozlerimi açtığımda aynadaki yansımada arkamda babamı görmemle irkilmistim. Gozlerimi tekrar kapatıp açtığımda orda yoktu. Korku bedenimi ele geçirirken hızlı adımlarla odadan çıkıp merdivenlerden inmiş polonun karşısına ahşap masadaki yerimi almıştım. Hizmetçi kız mini eteğini çekiştirip topuklu ayakkabısının çıkardığı sese aldırış etmeden yemekleri servis etmis ve gitmisti. "Bir hizmetçin olduğunu bilmiyordum." "Arka tarafta muştemelatta kalıyorlar aşcı kadın ve o. Sadece aksam yemeklerinde burdalar. Bir de bilirsin ben yokken evin işleriyle ilgileniyorlar" "anladım. Marconun da var mi böyle hizmetcisi" "neden sordun" "hiç merak ettim" "sen şuna kıskandım desene" ağzımdaki yemek boğazıma kaçarken öksürmüştüm. Polonu uzattığı suyu bir dikişte bitirmiş polonun gülen yüzüne dik dik bakmıştım.

Ispanya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin