ŞİRKET

430 17 18
                                    

Gecenin karanlığı içimdeki karanlığa kafa tutarken birden aydınlanmıştı gökyüzü yere düşen yıldırımla. Kim bilir neresi alev almıştı şimdi. Gökyüzü adete yarışıyordu içimdeki bu hadiseyle.

Içimde yanan aleve alayla bakıyor 'bak' diyordu. Ben senden daha fazla yer yakarım, senin içindeki alev bir hiç.

Bilmiyordu ki bu içimdeki alev canımı ne kadar yaktığını. Eriyip kül olduğumu göremiyordu.

Dinmeyen fırtınanın yağmur damlaları klinikte kaldığım odanın cam penceresine sert darbelerle vurup usulca süzülüyorlardı.

Rüzgarın ve yağmurun sesi kulaklarıma dolarken elim karnıma gittiğinde gözlerimi sımsıkı kapatıp birkaç damla yaş süzülmesine izin verdim.

Ve bu gece karanlık uzun zaman sonra gelip konmuştu göğsüme. Unuttuğum karanlık yine çıkmıştı karşıma...

"Perla"

Marco hızla yanıma gelip karnımdaki elimi tuttu.

"Iyi misin? Bir şey ister misin?"

"Marco.."

Sormaya korktuğum o soru dudaklarım arasından çıkmamak için direniyordu.

"Bebeğim, o nasıl?"

"O çok iyi perla. Her şey yolunda merak etme"

Ağlamam daha da şiddetlenirken marco yavaşca sarılmış saçlarıma öpücük bırakmıştı.

"Ağlama güzelim. Her şey geçti, her şey yolunda. Buna sebep olan herkesten kurtulacağım. Tamam mı?"

"Kim onlar Marco? Hani bitmişti? Hani alex ölmüştü?!"

Sesim titrerken gözyaşlarım durmadan akıyordu.

"Baban perla. Tüm bunları yapan bu sefer baban"

Başıma saplanan ağrıyla gözlerimi kapatıp elimi şakaklarıma götürdüm.

"Neden bizi rahat bırakmıyorlar Marco? Neden bunu bize yapıyorlar"

Sıcak dudakları buz tutmuş yüzümde buluştuğunda hasret kaldığım kokusunu birkez daha içime çektim.

Her zaman her şeyin geçeceğini söyleyip, her şeyi halledeceğini söyleyen Marco bu sefer sessiz kalmıştı.

Ruhumun kara boşluğuna ufacıkta olsa bir ışık yakmamıştı bu sefer.

Doktorun içeri girmesiyle Marco benden uzaklaşıp sırtını dikleştirdi.

"Nasılsınız Perla hanım?"

"Ben iyiyim doktor bey lütfen söyleyin bebeğim nasıl?"

"Bebeğinizin durumu şu anlık iyi ama sizi birkaç gün burda misafir etmemiz gerekecek. Düşük tehlikesi geçirdiniz biraz daha geç gelseydiniz fazla kanamadan bebeğinizi kaybedebilirdiniz, onun için daha dikkatli olmalıyız. Rahatınıza bakın ve bir ihtiyacınız olursa hemşirelerimiz sizlere yardımcı olacaktır"

Doktor gülümseyip yanıma yaklaşmış ve yanımdaki ultrason makinesinin sandalyesine oturmuştu.

"Şimdi küçük bir kontrolumuz var. Bakalım bebeğimiz içerde rahat mı?"

Karnımı yavaşça açıp üzerine buz gibi jeli dökmüş ve elindeki aleti gezdirmeye başlamıştı.

Ekrandaki karartılar içinde ufacık bir şey belirirken birden makineden sesler gelmeye başladığında telaşla Marcoya döndüm.

"Noluyor? O seste ne?"

"Merak etme Perlam o bebeğimizin kalp atışları"

Yüzümdeki gülümsemeye tezat gözlerimden gözyaşlarım sel olup akmaya başlamıştı.

Ispanya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin