Bölüm 46- Külkedisi ve Prens

248 25 26
                                    

VURGUNA GERİ SAYIM: 85 GÜN

$

Asaf, ailesine yıllardır yanmaktan küllenen bir öfkeyle bakıyordu.  Ona yumruk atacağımı söylememe rağmen içimdeki küçük kız, o çocuğa sarılmak istiyordu. Acısını alabilecekmiş gibi. Çocuğun başına ne geldiği önemsizdi. Kızın başına gelebilecekler de öyle.

"Babam kelimelerini seçerken benden daha acımasızdır." dedikten sonra bana döndü. Nefret ve öfkenin yerini alan endişe ruhumu gıdıkladı. Ensesine vurup bayılttığım vicdanımı uyandırdı.

"Kelimelerin gücü sahibine verdiğin değerden gelir."

Koluna girdim ve gülümsedim. Bu gece bana güvenmesi; ondan hoşlanan saf bir kız olduğumu düşünmeye devam etmesi için elimden geleni yapacaktım. Zorundaydım.

Gözleri koluna sarılan kolumdan yukarı tırmandı. Gülümseyen dudaklarımda soluklandı, gözlerimde durdu. Dudaklarını saran haz dolu gülümsemede şeytanın tonlaması vardı. Ailesini, özellikle babasını, çıldırtmak konusunda kararlıydı.

Salonun bir ucundan diğer ucuna yürüdüğümüz sürede bir çift göz hariç tüm gözler üzerimizdeydi. Baysal Demirkan, karşısındaki adamla güler yüzle sohbet ediyor; oğlunu ve beni görmezden gelerek bu ilişkiye onay vermediğini gösteriyordu. Sıradan bir sohbete devam ederek ilk hamlesini yapmıştı.

"Baba."

Babasına bakıyor olmam gerekirken gözlerim Asaf'ın üzerindeydi. Dudaklarındaki gülümsemeye tezat, gözlerinin karanlığında saklanan küçük çocuk acı çekiyordu. Görebiliyordum.

Balçık rengi gözlerde de yalnız bir çocuğun öfkesini gördüğüm olmuştu. Onlar, intikam isteyen çocuklardı. Ama oldukları insan ile olmak istedikleri insan çok farklıydı. Ruhları bir bedel ödemek zorundaydı.

Peki ya ben? İntikam almayı onlar kadar  istiyor muydum? Hayır, hayır. Ben sadece... Özgür olmak istiyordum. Dilediğim hayatı yaşamak... Bu sahtekarlığa son vermek ve ruhumu huzura kavuşturmak.

Asaf'ın elini elimin üstünde hissettiğimde parmaklarımın koluna sıkıca sarıldığını gördüm. Farkında bile değildim.

"Asaf!"

Babası, verdiği ilk mesaja zıt davrandı ve sahte gülümsemesini genişleterek Asaf'a döndü. Elini omzuna koydu ve parmaklarının uyguladığı baskıyla ona kim olduğunu hatırlattı. İtaat etmesi gereken küçük bir çocuk. Asla takdir görmeyen, görmeyecek ama bunun için çırpınması beklenen zavallı bir çocuk.

"Vahap'ı hatırlıyor musun?"

Asaf bedenini kontrol etmeye çalışıyor olsa da hissettiğim gerginliği babasının da hissettiğinden ve bu durumdan zevk aldığından emindim.

"Unutmam mümkün değil."

"Asya! Gelebilmene çok sevindim."

Aslı, babasının ayıbını örtmek istercesine araya girmişti. Bunu yaparken beni düşünmüyordu. Önemli olan babasının ve ailesinin kusursuz imajıydı.

"Aksi kabalık olurdu."

Vahap'ın "Baysal ile çocukluğunuzdan bahsediyorduk." cümlesiyle cümlem birbirine karışmıştı.

Asaf ile kollarımız Aslı'nın çabasıyla ayrıldı. İkimiz de direnmedik.

Sahte bir gülümsemeyle "Nice mutlu yıllara." dedim.

Kulağım arkamda kalan konuşmadaydı. Baysal Demirkan güldü.

"Büyüdü de babasıyla ortak çalışmayı reddediyor." dedi kinayeyle.

VURGUN: 136 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin