VURGUNA GERİ SAYIM: 117 GÜN
$
"Asya."
Telefonda Serkan'ın sesini duyduğumda yüzümde oluşan şapşal gülümsemeyle kalakaldım.
"Alo." dememişti, ismimi söylemişti. Bu demek oluyordu ki rahattı. Çevremde kimsenin olmadığından emin olduktan sonra konuştum, serçelerin nerede uçtuğu belli olmazdı.
"Serkan."
Şirket telefonumun zil sesini duyduğumda mutluluğum hızla soldu. Cebimdeki telefonu çıkardım ve arayan isme baktım.
EAD...
Saat neredeyse on bir buçuğu gösteriyordu, bu saatte ne istiyordu? Öğlen Ülkü ile çıktıktan sonra şirkete dönmemişti, Hazan ile kalan günümüz rahat geçmişti. Ülkü'yü sevmemin en önemli sebeplerinden biri ne zaman şirkete uğrasa Asaf'ı başımızdan alıp götürüyor oluşuydu. Asaf'ın şirkete dönmemiş olması gördüğüm sahnenin yaşattığı şoku aşmamda da yardımcı olmuştu. Yarın onu gördüğümde çok daha rahat hiçbir şey olmamış gibi davranabilecektim.
Asaf çağrıyı sonlandırmadan telefonu açmazsam başıma gelecekleri öngörebildiğimden Serkan'a "Kapatmak zorundayım." dedim.
Söz konusu zamanda müsait olmasını umarak "Seni birazdan ararım." diye ekledim.
Kişisel telefonumdaki aramayı sonlandırırken eş zamanlı olarak şirket telefonundaki aramayı cevapladım.
"Asaf Bey..."
"Asya, yeni aldığım mavi gömlek nerede?"
Mavi gömleği rüyasında mı görmüştü? Kim neredeyse gecenin bir yarısı mavi gömleğini sormak için asistanını arardı? Aptal, mavi bir gömlek yüzünden Serkan ile konuşmamın başlayamadan sona ermesine inanamıyordum. Diğer yandan Asaf'ın gündüz yaşananları görmezden gelerek rutin sorular soruyor oluşu ise içime su serpmişti.
"Rica etsem biraz daha spesifik tanımlayabilir misiniz?" diye sordum. Hangi mavi gömlekten söz ettiğini çıkaramamıştım.
"İade etmeni istediğim."
Göz devirirken dilimi üst dişlerimin keskin kenarları üstünde kaydırdım. Gömleği iade edebilmek için mağazadaki çalışana üç saat dil dökmüştüm ve şirkete dönen yol boyunca sinirden ağlamıştım. Dalga geçer gibi iade etmemi istediği gömleğin nerede olduğunu soruyordu. Yedi ceddine sövmem için beni kışkırtıyordu.
Her kelimemi vurgulayarak "İade etmemi istediğiniz için iade ettim." karşılığını verdim.
"Geri al. Yarın dolabımda görmek istiyorum." dedikten sonra telefonu kapattı. Gece yarısı huzurumu kaçırmak için bahane ürettiğinden şüphelenmeye başlamıştım.
Yüzüme kapanan telefona karşı "Peki Asaf Bey." dedim. İade edebilmek için yalvardığım gömleği yeniden almayı isteyecek olmamın onur kırıcılığını düşünmemeye çalışıyordum.
İki adım ileride, boş olan banka oturdum. Vakit kaybetmeden Serkan'ı arayabilirdim. Davette olanlardan ve üç gündür uykularımı kaçıran şüphelerimden bahsedebilir, fikrini alabilirdim.
Asaf'ın çağrısını cevaplarken telaşla çantama attığım telefonu aramak üzere elimi çantama götürdüm. Kar maskeli bir adam tarafından çantamın aniden çekilip alınmasıyla dudaklarımdan minik bir çığlık döküldü. O kadar hızlı davranmıştı ki çantamın bir yerinden tutacak zamanı bile bulamamıştım, elimden kayıp gidivermişti. Sıkıntılı bir nefes alıp verdim. Kuzgun, oturduğum muhitteki sokakları kontrolüne almıştı ama arada sırada böyle amatörler çıkıyordu. Kuzgun'un bölgesinde ondan izinsiz hırsızlık yapmak aptallıktı ama Kuzgun'un bölgesinde onun kuşlarından birinin malını çalmak aptallığının daniskasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN: 136 GÜN
Ficción GeneralAsya hırsızlık, dolandırıcılık vb. işleri organize eden bir düzenbazlar çetesinin önemli üyelerinden biridir. Doğduğundan beri içinde bulunduğu karanlık dünyadan kurtulmayı pek çok kez denemiş ama her defasında başarısız olmuştur. Kuzgun lakaplı çet...