VURGUNA GERİ SAYIM: 120 GÜN
$
Elimde içerisinde iki adet zeytinli açma olan şişkince bir kese kağıdıyla koşmaya çalışıyordum. Yağmur sonrası kayganlaşan zemin hareketimi kısıtlıyordu. Arabamı Defne'ye vermek zorunda kalmıştım ki uzun zamandır metro kullanmadığımdan toplu taşıma serüvenim zorlu geçmişti. Zihnen ve bedenen normalde olduğumdan çok daha yorgun hissediyordum. Şirketin önündeki kaldırıma henüz geçmişken kaldırım kenarına yanaşan arabanın üstüme sıçrattığı suyla dudaklarımdan bir çığlık döküldü. Dizlerimden aşağısının komple ıslanmış olmasının verdiği öfkeyle sağıma dönmüştüm ki arabanın Asaf'ın arabası olduğunu fark etmemle dilimin ucuna gelen tüm küfürleri yutmak zorunda kaldım.
Ağzım şaşkınlıktan açık vaziyette Asaf'ın arabadan inişini izledim. Siyah pantolon ve kabandan vazgeçmese de bu kez beyaz bir gömlek tercih etmişti. Sabahın erken saatleri için fazla keyifli görünüyordu.
Şaşkın yüzüme ardından paçaları ıslak, çamurlu, krem rengi pantolonuma baktı. Yağmurlu bir gün için doğru bir renk tercihi yapmadığımın farkındaydım ama kimsenin üstüme su sıçratacağının hesabını yapmamıştım. Asaf'ın şirkete erken geleceğinin hesabını ise hiç mi hiç yapmamıştım.
"Yol kenarında yürümemen gerektiğini bu yaşa kadar öğrenmeliydin." dedi. İçimden bir ses şoförüne beni ıslatacak şekilde kaldırıma yanaşmasını istediğini söylüyordu. Islandığım saniyelerde şoförü suçlamıştım ama Asaf pekala böyle çirkin bir istekte bulunabilecek bir adamdı.
Mevcut durum hakkında bir özrü hak ettiğimden sesimin yükselmesine engel olamayarak "Şoförünüz de bu yaşa kadar araba kullanmayı öğrenmeliydi!" diye çıkıştım. Asaf'ın suçlu olduğunu düşünsem de kendi paranoyakça düşüncemi ortaya dökemezdim, şoförü suçlayacaktım. Su birikintisinin kenarından geçebilecekken neredeyse biriken tüm pis suyu üstüme sıçratmıştı.
"Kendi aptallığın yüzünden insanları suçlama."
İkinci adımında ayağı takılıp sendelediğinde istemsizce güldüm. Kusursuz adam Emir Asaf Demirkan'ın sendeleyebileceği insanın aklının ucundan geçmezdi. Öylesine mükemmel bir imajı vardı ki dışarıdan baktığınızda hayatın hiçbir zorluğu onu bulmuyor, her işi sorunsuz yürüyor sanırdınız. Asaf yarattığı imajla en başından karşısındakine kendisini aşağılık hissettirecek bir adamdı. Ona bakan biri kendi yaşantısını sorgulamadan edemezdi.
Düşmanca bakışları yüzümü bulduğunda dudaklarımı birbirine bastırarak gülüşümü beceriksizce de olsa gizlemeye çalıştım.
"Yarım saatin var. Üstünü değiştir ve gelir gelmez ofisime uğra."
Sırtına karşı ettiğim teşekkürün ardından saatime baktım, dakika sayacağını biliyordum. Yarım saat eve gidip gelmem için yeterli olmadığından ve mağazalar da henüz açılmadığından Asaf beni bir kez daha güç bir durumda bırakmıştı. Çantamdan telefonumu çıkardım ve Defne'yi aradım, beş dakika içerisinde evden çıkarsa bana kıyafet getirebilirdi. Telefon kulağımda, adımlarımı şirkete doğru atarken bacaklarım titriyordu. Telefon açıldığında Defne'ye bana yardım edip edemeyeceğini bile sormadım. Seçenek sunmaksızın yirmi dakika içinde bana bir kıyafet getirmesini istedim. Üzerimde siyah bir gömlek olduğundan vakit kaybetmeksizin herhangi bir pantolonu kapıp getirebilirdi.
Kalabalıktan uzak bir köşeye oturdum. Önümden Serkan'a benzeyen fakat spor kıyafetler yerine takım elbise giyen bir adam geçtiğinde aklım Serkan'a gitti. Şehirden ayrıldığından beri onunla çok az konuşabilme fırsatı bulmuştum. Yüz yüze konuşup rahatlıkla tavsiye alabileceğim birinin olmayışı kötüydü, bir başımaydım. Olması gereken buydu. Zorlanacaktım ama ayağa kendi başıma kalkacaktım. Serkan yanımda olsa da beni elimden tutup kaldıran kişi olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN: 136 GÜN
Ficción GeneralAsya hırsızlık, dolandırıcılık vb. işleri organize eden bir düzenbazlar çetesinin önemli üyelerinden biridir. Doğduğundan beri içinde bulunduğu karanlık dünyadan kurtulmayı pek çok kez denemiş ama her defasında başarısız olmuştur. Kuzgun lakaplı çet...