Bölüm 2- Devlerin Oyun Tahtası

1.4K 80 25
                                    

VURGUNA GERİ SAYIM: 135 GÜN

$

Yatağımda uzanmış, tavandaki rutubet lekelerini izlerken odamın kapısının tıklatılmasıyla irkildim. Sessizliğe fazla alışmıştım. Defne, İrem ve özellikle de İrem'in küçük kızı Ceren evde olmadığında evdeki sessizlik kafa dinlemek için birebirdi.

"Gir."

Karşımda Defne'yi bulmayı beklerken içeri giren kişi Serkan oldu. Yeşil gözlerinin bitkinliğine, çevresindeki mor halkalara bakılırsa gece boyunca uyumamıştı. Siyah bir uzun kollunun üstüne gözlerinin yeşilinde, kısa kollu başka bir tişört giymişti. Morali bozuk olduğunda her zaman bu şekilde giyinirdi. Uzattığı kumral saçlarını üç numaraya vurdurmuştu ki tüm bunları bir araya topladığımda Kuzgun'un Serkan'ı istemediği bir işi yapmaya mecbur bıraktığı sonucuna varmıştım. Toparlandım ve bacaklarımı yatağın kenarından sarkıtarak oturdum.

"Ne arıyorsun burada?"

Yakın arkadaşım olsa da eve gizlice girmesini ürkütücü bulduğumu defalarca kez dile getirmiştim. Evin anahtarını izin almadan kopyalatmıştı ve dilediğinde elini kolunu sallayarak içeri giriyordu.

"Geldiğinde kapıyı çalmanı söylemiştim." diyerek tepki gösterdim.

Çocuksu bir tavırla omuz silkti ve "Çaldığımda açmak bilmiyorsun." diye yakındı.

"Volkan'a ne söyledin?" diye sordum, yakınlığımızın göze batmasını istemiyordum.

Adımlarını yatağa doğru attı ve ayak ucumda açık duran dosyaya bakarken konuştu.

"Yeni işin konusunda birkaç tavsiyede bulunacağımı."

"İnandı mı?"

Volkan'ın veya Kuzgun'un bir haltlar karıştırdığımızı anlamasından ödüm kopuyordu. Özgürlüğümü elde etmeme yaklaşık üç ay gibi bir süre kalmıştı ki bu fırsatın elimden kaçmasını istemiyordum.

Alaycı bir üslupla "Senin bir cadı olduğunu düşünse de bana güveni tam." dedi.

Güldüm, Volkan kesinlikle bir cadı olduğumu düşünüyor ve o gün geldiğinde beni cezalandırmak için Kuzgun'a ihanet etmemi dört gözle bekliyordu.

Serkan yanıma oturdu ve bacağımın üstünde duran elimi iki eliyle tuttu.

"Yakında bitecek Asya. Bana güven. Kurtulacaksın, mutlu olacaksın."

Serkan bana yirmi altı yıllık hayatımda görmediğim şefkati gösteriyordu. Başıma yıkılan dünyamın kalıntılarına bakıp birlikte üstesinden geleceğimizi, yeni bir dünya kurabileceğimizi söylüyordu. Yalan bile olsa sözleri öylesine güzeldi ki her defasında ona inanıyordum. Boyumuzdan büyük bir işe kalkışıyorduk. Başarısız olursak ödemeyi canımızla yapmamız gereken bir işe.

Boşta kalan elimle siyah uzun kollusunu nazikçe sıyırdığımda genişçe bir morluk beni karşıladı. Kimin yüzünden olduğunu tahmin edebiliyordum, kolunu daha büyük bir nezaketle örttüm.

Kendim bile sözlerime inanmazken "Kurtulacağız. Mutlu olacağız." diyerek sözlerini düzelttim. Buruk gülümsememe karşılık o da gülümsedi.

Kolundaki morluğu kastederek "Ne oldu?" diye sordum.

Elini elimin üstünden çekti ve "Önemsiz." cevabını verdi.

"Bir kavgaya karıştım. Bu akşam şehirden ayrılıyorum." dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla çatıldı. Sözlerini doğru anlayıp anlamadığımı sorguluyordum. Serkan elim ayağımdı, o olmadan bir şey yapamazdım.

VURGUN: 136 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin