Bölüm 3- Narsist Bir İş Adamı

1.1K 72 9
                                    

VURGUNA GERİ SAYIM: 134 GÜN

$

Sekretaryada oturan, sarı saçlarını sıkı sıkıya topuz yapmış kadın okyanus mavisi gözlerini bilgisayar ekranından ayırıp yüzüme baktı.

"Hazan Cenker ile görüşecektim."

Tek kelime etmeden telefona uzandı ve kısa bir görüşmenin ardından bana döndü.

"Hazan Hanım sizi bekliyor. Solunuzdaki kapıdan girip dümdüz ilerleyin. Koridorun sonundaki oda."

Kadına teşekkür edip tarif ettiği yönde ilerlemeye başladım. Koridorun sonundaki odaya adım atmadan önce sol tarafımda kalan büyük, siyah kapı gözüme çarptı. Emir Asaf Demirkan'ın odasının kapısıydı. Cam bir bölmeyle koridordan ayrılmış asistan odasında karşılıklı duran iki masadan sol taraftakinde oturan Hazan hanımı gördüm. Dosyada yer alan fotoğrafındaki haline kıyasla biraz daha yaşlı görünüyordu. Otuzlu yaşlarının başında bekar bir kadındı. Yaklaşık bir senedir Asaf Demirkan'ın ikinci asistanlığını yapıyordu. Çoğu insanın aksine sosyal medyadan uzaktı. Sade ve sıkıcı olarak nitelendirilebilecek bir yaşantısı vardı. Liseden beri çok az değişikliğe uğramış bir arkadaş çevresine sahipti ki insanları öylece hayatına alan, çabuk samimiyet kuran tiplerden değildi. Öncelikle güvenini kazanmam gerekiyordu.

"Hazan hanım."

Sekretaryada konuştuğum kadının aksine sarı saçlarını özgür bırakmıştı. Gördüğüm çalışan profillerinin ardından şirkete sarı saçlı ve mavi gözlü olmayan kadınların alınmadığını düşünmeye başlamıştım. Üç numaralı raporda bahsi geçen sarı saç mevzusunun doğruluğuna verdiğim ihtimal yükselirken eş zamanlı olarak etekten hoşlanma mevzusuna verdiğim ihtimal de yükseliyordu.

"Asya Saygın."

Kendimi tanıtmamı beklemeksizin adımı söylemiş, ayağa kalkmış ve güler yüzle elini uzatmıştı.

"Memnun oldum."

Uzatılan eli sıkarken ben de memnuniyetimi dile getirdim.

"Ben geçici olarak Asaf Bey'in birinci asistanıyım. Önceki birinci asistan doğum iznine ayrıldığından beri yerine bakıyorum. Asistanlık pozisyonu için gelmiştiniz değil mi?"

"Evet."

"Güzel. Asaf Bey adaylarla bizzat görüşme yapmayı tercih ediyor." deyip eliyle masasının önündeki küçük, siyah, deri koltuğu gösterdi.

"Oturun lütfen. Geldiğinizi haber vereyim."

Telefonu eline alan Hazan'ın yüz ifadesine, ses tonuna, konuşma biçimine baktığımda tek başına asistanlık yapmaktan bezmiş olduğunu görebiliyordum. Bütün iş yükünün onun omuzlarına binmiş olmasının verdiği yorgunluk kapatıcının yetersiz kaldığı göz altlarından belliydi. Asistanlık kulağa basitmiş gibi gelse de Asaf Demirkan'ın asistanı olmak kolay değildi. Yirmi dokuz yaşındaki bir adamın bakıcılığını yapmaktan farksız olduğu söylenebilirdi.

Hazan telefonu kapadı. Yanımdan geçerken "Benimle gelin. Çantanızı burada bırakabilirsiniz." dedi, odayı terk etti.

İçerisinde maddi olarak değerli eşya bulundurmadığım çantamı önceden oturduğum koltukta bırakmak benim için sorun değildi. Odadan çıktıktan sonra sağda, birkaç adım ötedeki büyük, siyah kapının önünde bekleyen Hazan ile göz göze geldim.

Kapının önüne vardığımda yüzündeki sıcak ve rahatlatıcı tebessüm eşliğinde "Sakin olmaya çalışın. Asaf Bey adaylara ve çalışanlarına karşı oldukça nazik davranır." diyen Hazan'a gülümseyerek karşılık verdim. Elimdeki raporlarda da görüşmelerde adaylara kibar davrandığı ve oldukça destekleyici olduğundan bahsediliyordu. Tabi çalışmaya başladıklarında tavrı biraz değişiyordu, Hazan'ın söylediği gibi nazik biri sayılmazdı.

VURGUN: 136 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin