Bölüm 4- Aykırı Bir İş Adamı

1K 68 24
                                    

VURGUNA GERİ SAYIM: 131 GÜN

$

9 Aralık.

Pazartesi.

Saat 08.01.

"Geç kaldın!"

Sırtıma çarpan iki kelime karşısında göz devirirken parmak uçlarımın üstünde birinci asistana, Hazan'a, döndüm.

"Sadece bir dakika geçiyor." diyerek kendimi savundum. Bir dakikadan bahsediyorduk ki çoğu kişinin saatine göre bile bu süre değişirdi. Ama biliyordum ki Asaf Demirkan tarafından kovulmak için yeterli bir sebepti. Berbat bir iş görüşmesinin ardından Asaf'ın beni neden işe aldığını bile bilmezken güne iyi bir başlangıç yapmış sayılmazdım.

Çantamı bırakıp ceketimi çıkardım ve askıya astım. Hazan masamın üstüne beyaz bir kart koydu. İşaret ve orta parmağı hala kartın üstündeyken konuşmaya başladı.

"Deneme sürecin tamamlanıncaya kadar giriş çıkış için bu kartı kullanabilirsin. Kart Asaf Bey'in odasına da ulaşım sağlıyor, kaybetmesen iyi edersin."

Parmaklarını kartın üstünden çekti ve adımlarını masamın arkasında kalan küçük mutfağa doğru attı. Omzunun üzerinden geriye dönüp baktığında kısık, mavi gözlerinin bedenimi delip geçtiğini hissettim.

"Benimle gel."

Yüzündeki ifadeye ve ses tonuna bakılırsa bunu o dile getirmeden önce akıl etmem gerekiyordu. Masadaki kartı alıp boynuma takarken hızlı adımlarla kahve makinesinin önünde duran Hazan'ın yanına gittim ve yapay bir merakla süslediğim bakışlarımı ona yönelttim.

"Asaf Bey'in kahvesini her sabah sen hazırlayacaksın ve suyu ile beraber masasına götüreceksin. İstediği dosyaları masasının üstünde hazır edeceksin. Masanın üstü asla dağınık olmayacak ve çalan her telefonu açacaksın."

Tüm bu cümleleri peşi sıra, soluksuz söylemiş olmasına şaşırmıştım.

"Asaf Bey kahvesini sade ve şekersiz sever. Beğenmezse sesini çıkarmadan yenisini getirirsin."

Anladığımı ifade etmek için başımla onayladım. Sevgili patronumun kahvesini nasıl içtiğini öğrenme ve kahvesini hazırlama onuruna nail olmuştum. Çalan telefonu duyduğumda ne yapmam gerektiğini bilemediğimden Hazan'ın yüzüne bakmakla yetindim. Yüzüme umutsuz bir vakaymışım gibi bakıyordu. İşteki ilk günümdü, ne yapacağımı bilememem gayet normaldi.

"Ben bakarım." diyen Hazan telefona doğru yürürken kol saatine baktı ve telaşla konuştu.

"Kahvesini ve suyunu odaya götür."

Makineden kahve fincanını ve raftan boş su bardağını aldım. Kahveyi dökmemeye özen göstererek odadan çıktım, Asaf'ın odasının kapısına yöneldim. Yeni kartımı kapıya okuttuğumda açılmaya başlayan kapıda geçebileceğim kadar bir aralık oluşur oluşmaz harekete geçtim. Masasına kahve fincanını ve su bardağını özenle yerleştirdim. Kahvesinin içine tükürmek düşüncesini zihnimden atmaya çalışırken elinde dosyalar ve cam su şişesiyle masaya doğru gelen Hazan'ın öldürücü bakışlarıyla karşılaştım.

Su şişesini sertçe masaya koyarken "Suyunu unutma." diye uyardı. Yol boyu eksikliğini hissettiğim şeyin kolum ile gövdem arasına sıkıştırmayı unuttuğum su şişesi olduğunu o an fark etmiştim.

Odadan çıktığımızda saat 08.08 idi. İşe gelmemi takip eden ilk yedi dakika oldukça hareketli geçmişti.

"Asaf Bey genelde 08.30'da gelir ama birkaç gündür 08.10'da geliyor. Dakiktir ve geç kalınmasından hoşlanmaz."

VURGUN: 136 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin