Bölüm 30- Geçmişten Bir Ölü

648 59 45
                                    

VURGUNA GERİ SAYIM: 102 GÜN

$

Sırtımdaki elin tenime uyguladığı baskı arttı. Vücudumu saran sıcaklık öyle fazlaydı ki tenimden alevler yükselmeye başlasa şaşırmazdım. Türlü olasılıkları hesaba katarak bir sonuca ulaşmaya çalışan beynimin hata vermesi an meselesiydi.

Asaf, kolundan aldığı destekle yönümü değiştirdi. Neden kapıya gitmediğimizi sormayı bırak tek kelime edecek cesaretim yoktu. Her şeyi anladıysa kaçışın imkânsız olduğunu düşünüyor ve yürümeye devam ediyordum.

Başımı yana çevirip yüzüne baktığımda ifadesizliği kanımı dondurdu. Dudaklarım bir şeyler söyleme ümidiyle aralandı ama basit bir ses çıkarmayı bile beceremedim.

Çalışma odasının kapısının önünde durduğumuzda elini bedenimden çekti. Önüme geçti ve göremeyeceğim bir şekilde şifreyi girdi. Kapı mekanik bir sesle açıldı. Güçlükle yutkunabildim. Başka zaman olsa çalışma odasına girme fikri beni heyecanlandırırdı ama bu akşam yalnızca korkutuyordu.

"Davet mi bekliyorsun?"

Gözlerim kestane kahvesi gözlerinde durdu ve neden burada olduğumuzu sordu. Cevap yoktu.

"Neden..."

Güçlükle, kesintisiz biçimde çıkarabildiğim kelimeye "Sınırı aştın." karşılığını verdi.

Konuştuğu iki seferde de sesinde beklediğim şiddette bir öfke yoktu. Kanımı donduran ifadesizlik kelimelerine de işlemişti. Arkamı dönüp bu evden çıkmak istiyor olsam da tedirgin, isteksiz adımlarla odaya girdim.

Penceresi olmayan odanın aydınlatması güçlüydü. Sol tarafımda kalan duvar boyunca yer alan, dağınık görünen kitaplıksa şaşırtıcıydı. Kitapların özenle dizilmiş olmasını bekliyordum. Sağ tarafımda geniş, üstünde iki adet bilgisayardan başka bir şey olmayan masa da en az kitaplık kadar tuhaf görünüyordu. Fazla boştu. Odanın neredeyse boş olduğunu bilerek mi gösteriyordu? Tepkilerimi mi ölçüyordu?

Kapı kapandığında otomatik olarak kilitlendi. Çıkan sesle arkama döndüğümde Asaf gözüme olduğundan çok daha yapılı göründü. Geri adım atmak, onunla arama olabildiğince çok mesafe koymak istedim. Ama tek bir adım bile atamadım. Odanın ortasında bir hedef tahtası gibi durmaya devam ettim.

"Beklentilerini karşılamadı sanırım."

Sağ elim düz bir şekilde duran sol koluma, dirseğimin biraz üstüne yerleşti. Onunla bir odaya kilitlenmiş olmanın beni tedirgin etmesi doğaldı. Gizlemek anlamsızdı.

Beni karşısına alacak şekilde masaya yaslandı ve gözlerini üstüme dikti. Saniyeler içerisinde oklar üstüme yağacaktı. Hazırlıksızdım. Habersiz yapılan bir sözlüde, tahta önüne çıkarılan ilk kişi gibi hissediyordum.

"Ailenle aran nasıl?"

Beklenmedik bu soru karşısında şaşkınlıkla yükselen kaşlarım eski pozisyonuna dönerken sesimin titrememesi için özen göstererek konuştum.

"İyi. Sadece... Pek görüşemiyoruz."

"Hazan annenle aranın çok iyi olduğundan bahsetmişti." dedi.

Hazan ve Asaf...

Benim annem ile ilişkim...

İki kişi ve konu arasında bir bağlantı kuramıyordum. Aralarında bu konu nasıl açılmış olabilirdi?

"Öyle." diyebildim.

"Gördüğün üzere annemle aram iyi sayılmaz."

Bunu bana neden söylüyordu?

VURGUN: 136 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin