Bölüm 22- Ava Giderken Avlanmak

673 55 6
                                    

VURGUNA GERİ SAYIM: 112 GÜN

$

Su dolu bardağı komodinin üstüne koydum. Yaklaşık dört saattir uyuyan Asaf'ın bir çocuğunki kadar masum görünen yüzüne baktım. Kirpiklerinin gölgesi elmacık kemiklerine vuruyordu. Kavisli burnu; pembeliğine kavuşan, hafifçe aralık olan biçimli dudaklarıyla fazla güzeldi. Her gün özenle düzeltilen dalgalı saçlarının sonunda isyan bayrağını çekmiş ve dört bir yana dağılmış olması yüzümde bir tebessüm oluşturdu. Asaf'ın uyuyan halini gören bir kimseyi, onun gerçekte sivri dilli bir canavar olduğuna inandırmak imkansızdı.

Alnının sağ kenarındaki avucu tavana, baş parmağı haricindeki parmakları ise avucuna bakıyordu. Parmaklarında belli belirsiz bir kasılma olurken yüzü buruştu.

"Anne..." diye mırıldandı. Kâbus mu görüyordu?

Behiye Demirkan, elli üç yaşında bir ressamdı. Yaklaşık on yıldır eşiyle birlikte Amerika'da yaşıyordu. Sarı saçlı, mavi gözlü, bebek yüzlü bir kadındı. Fotoğraflarını gördüğümde zamanın ona torpil geçtiğini düşünmüştüm. Hakkında fazla bilgiye sahip değildim. Anlaşılan göz önünde olmayı sevmiyordu.

Asaf uyurken evde araştırma yapma fırsatı bulmuştum. Evde ailesine ait yalnızca bir fotoğraf vardı: Behiye ve Baysal Demirkan çiftinin ortasında onlu yaşlardaki Asaf. Onlu yaşlardayken bile yüzünde aynı ifadenin oluşu beni ürpertmişti. Çocuksu, sıcak bir gülümseme veya bir şaşkınlık, hiç olmadı isteksizlikten doğan bir somurtkanlık görmeyi bekliyordum. Hiçbiri yoktu. O yıllarda bile yüzünde o alışılageldik sahte nezaket maskesi vardı. Yatakta uzanan masum ve güzel görünümlü adam yaklaşık on beş yıldır gerçek yüzünü insanlardan saklıyordu.

"Yapma..." diye mırıldandı bu kez. El ve yüz kasları öncekinden daha çok kasılmıştı.

Aklıma gelen ilk düşünceyle dehşete kapıldım. Asaf çocukluğunda şiddet görmüş olabilir miydi? Belki de maskesinin altında yatan gizem buydu. Behiye Demirkan'ın fotoğrafını ilk gördüğümde tatlı gülümsemesinin içten olduğunu ve Asaf'ın böyle bir anneye sahip olduğu için ne kadar şanslı olduğunu düşünmüştüm. Yanılıyor olabilir miydim?

Belki de sorun Baysal Demirkan'da idi. Elli altı yaşında hırslı ve başarılı bir iş adamıydı. İlk karısını bir trafik kazasında kaybetmiş ve henüz iki yaşındaki kızıyla bir başına kalmıştı. Kazadan kısa süre sonra Behiye ile evlenmişlerdi ve Asaf evliliklerinin ilk yılında dünyaya gelmişti. Her şey çok hızlı gelişmişti ama sonuçta çizilen tablo mutlu bir aile tablosuydu. Geçen yıl bir dergiye verdiği röportajda Asaf ailesinden çok iyi bahsetmişti. Öyle ki ona özenmiştim. Çocukken annesinin atölyesinde resim yaptığını, bunun hayal gücünü ve tasarım kabiliyetini geliştirdiğini söylemişti. Babasından da iş dünyası hakkında çok fazla şey öğrenmişti. Sektördeki yükselişi de sözleriyle tutarlılık gösteriyordu. Tüm bunlar yalan olabilir miydi?

Elimden başka bir şey gelmediğinden açıkta kalan sağ bacağını yorganı usulca çekerek örttüm. Bedeni irkildi, gözleri aniden açıldı. Tepkisi, elimi hızla üzerinden çekip bir adım gerilememe yol açmıştı. Derin derin soluk alıp verirken gözleri dehşetle tavana bakıyordu, kabusunun etkisinden çıkamamıştı. Yatağın kenarında durmuş, neredeyse onun kadar gergin vaziyette, toparlanmasını bekliyordum. Böyle bir durumda ağzımdan çıkacak kelimeler manasız olurdu.

Soluk alıp verişi yavaşlarken üzerindeki yorganı savurup attı ve oturma pozisyonuna geçerken bacaklarını yatağın kenarından sarkıttı. Kestane kahvesi gözleri gözlerimi bulduğunda tükürüğüm boğazımda düğümlendi. Zayıf anlarından birine tanık olduğumun farkındaydı ve gözlerini saran korku ile karışık öfkenin kızıllığına bakılırsa kâbusun faturası bana kesilecekti. Yüzünü saran hoşnutsuzluk ifadesi beraberinde başını hafifçe öne eğerken el ayası alnına yapıştı, parmakları dağınık saçlarının arasına daldı. Sıkıntılı bir nefes alıp verirken başını kaldırdı. Eli alnından kayıp saçlarının arasında ensesine dek ilerledi ve başından uzaklaştı.

VURGUN: 136 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin