VURGUNA GERİ SAYIM: 112 GÜN
$
Kapıyı kaçıncı çalışımdı bilmiyordum. Telefonlarım açılmıyordu. Kaç cevapsız arama ve mesaj bıraktığımı da bilmiyordum. Saat on biri yirmi yedi geçiyordu ve Asaf'tan ses yoktu. Kapının açılmadığı, aramalarımın cevaplanmadığı her dakika daha çok endişeleniyordum. Kış uykusuna mı yatmıştı? Bayılmış mıydı? Düşmüş müydü?
"Ya düşüp kafasını bir yere çarptıysa?"
Bu düşüncenin etkisiyle kapıyı daha sert yumrukladım.
"Aptal herif, biri yanında kalsa ne olurdu sanki?"
On dakikanın sonunda kapı açıldığında Asaf'ın akları kırmızı kesilmiş gözleri önce havada kalan yumruğuma ardından yüzüme baktı.
Bezgin bir halde "Bir kabus daha olmalı." deyip kapıyı yüzüme kapadığında neye uğradığımı şaşırdım.
On dakikadır ısrarla çaldığım, yumrukladığım ve birkaç kez tekmelemeyi düşündüğüm ancak buna cesaret edemediğim kapının açılmasıyla yaşadığım şoku üstümden atamadan Asaf tarafından "kabus" olarak nitelenmiştim ve kapı yüzüme kapanmıştı.
Kapıyı bir kez daha çaldım ve yüksek sesle "Asaf Bey, kapıyı açar mısınız lütfen?" dedim. Beni duyabildiğinden bile şüpheliydim. Sesimi daha da yükselterek yeniden konuştum.
"Sizin için endişelendim!"
Kapı yeniden açıldı, demek duyabiliyordu.
"İşsizlik konusunda endişelenmelisin."
Güçlükle açık duran kestane kahvesi gözlerine baktım. Kızaran gözlerini ve burnunun ucunu hesaba katmazsak solgun görünüyordu. Dudaklarının pembesi cansız, mattı. Nemli görünen saç tutamları alnına dökülmüştü. Beyaz tişörtünün yerini düz, siyah bir tişört almıştı.
"Berbat görünüyorsunuz." dediğimde kaşları çatıldı. Tepkime şaşırmış olmalıydı, ben de şaşırıyordum.
"Burada ne arıyorsun?" diye sorarken içinden küfrederek beni kovuyormuş gibi bir hali vardı.
"Nasıl olduğunuzu sormak için sizi aradım ama cevap alamayınca endişelendim ve uğramak istedim."
Telefona cevap verseydi bile bir şekilde bu kapının önüne gelecek, eve girecektim. Aramalarıma ve mesajlarıma cevap vermeyerek kapıya dayanmam için yeterli bir sebep oluşturmuştu.
"İyi olduğumu gördün. Gidebilirsin."
Kol çantamdan çıkardığım dosyayı havaya kaldırdım.
"Ayrıca bunu getirdim." diye eklerken yüzümün önüne gelen dosyayı kenara çekip gülümsedim.
Dosyayı almak üzere uzandığında elimi belimin arkasına götürerek ona ulaşmasını engelledim.
"Anlatmam gerekenler var. Hastayken kapıda dikilip dinleyemezsiniz."
Karşı çıkmasına vakit bırakmaksızın içeri adım attım ve salona doğru yürümeye başladım. Kapıyı kapayıp peşimden gelmek zorunda kalacaktı. Elimdeki dosya, Asaf'ın evine giriş biletimdi. Beni eşikten geçirmişti ancak asıl önemli olan içeride kalabilmekti.
Bitkin bir ses tonuyla "Acelesi var mı?" sorusunu duyduğumda salondaydım. Şimdilik her şey yolunda gidiyordu.
Topuklarımın üstünde arkama döndüm. Hoşnutsuz yüz ifadesi ve baygın bakışlarıyla Asaf, değişik ama tuhaf biçimde hoş görünüyordu. Saçlarını ilk kez yataktan yeni kalkmışçasına dağınık görüyordum. Utandığı, saklamak istediği bu hali düzen manyağı halinden çok daha çekiciydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN: 136 GÜN
General FictionAsya hırsızlık, dolandırıcılık vb. işleri organize eden bir düzenbazlar çetesinin önemli üyelerinden biridir. Doğduğundan beri içinde bulunduğu karanlık dünyadan kurtulmayı pek çok kez denemiş ama her defasında başarısız olmuştur. Kuzgun lakaplı çet...