1.8 // Umut Olmadan Yaşanmaz

275 20 12
                                    

"Kendimi arıyorken olmaktan korktuğum yerdeyim, sendeyim"




Yamaç Sena'yı ütü yaparken izlerken gülümsedi. Son birkaç gün hiç olmadıkları kadar sakin geçmişti. İyileşiyordu, mahalle yavaş yavaş kendine geliyordu. Damla ve Cumali olayları karışıktı ama Yamaç karışmamaya karar vermişti.

Yamaç yavaşça ilerleyip Sena'ya arkadan sinsice yaklaştı ve kadına sarıldı bir anda. Sena irkilip Yamaç'ı görünce gülümserken ütüyü bıraktı. Yamaç ellerini onun belinden çekmeden kadını izledi Sena ona dönerken. Biraz konuştuktan sonra Yamaç ne dediğinin bile farkına varmadan Sena'ya "Küçük bir kaçamak yapalım, sadece sen ve ben. Bir deniz kenarı." diyordu.

Sena gülümseyip ona inanmayarak bakarken Yamaç aklına gelen şeyi, o malum rüyayı, kovmaya çalıştı. Ne diye deniz kenarı demişti ki aptal gibi? Sena bir şeyler dese bile Yamaç ona odaklanmadığı için duymuyordu. Sonunda başını sallayıp alnından öptü kadını ve ona sarıldı sıkıca. Sena'nın saçlarını koklarken gözlerini kapattı. Ne rüya görürse görsün, beyni ne derse desin o Sena'yı seviyordu ve hep öyle olacaktı.

***

Sena sakin kalmaya çalışırken Mahsun'a baktı ve "Yapma." dedi. Adamın duraksadığını görünce yaptığının işe yaradığını fark eden Sena yavaşça onun koluna dokundu. "Seninle geleceğim. Ama aileme zarar verme." dedi yalvarırcasına. "Ve Yamaç'a. Onlara zarar vermeyeceğine söz ver. Ve seninle geleceğim. Söz."

Mahsun ikna olmuştu. Elindeki bombayı kapatıp Sena'yı elinden tuttuğu gibi depodan çıkardı. Sena içindeki korkuya rağmen onunla gitti. Korksa bile kendi içindi en azından. Ailesinden yana içi bir nebze de olsa daha rahattı.

Ama ailesinin içi rahat olmayacaktı. Salih Yamaç'a Sena'nın olmadığının haberini verdiğinde adamın kulağı çınlamaya başlamıştı gene. O nezaretten nasıl çıkmıştı, mahallede nasıl gezinmişti, abileri onu kahveye bir şekilde nasıl sokmuştu bilmiyordu. Ama yerinde duramıyordu. Herkesin gözünü üstünde hissedebiliyordu. Babasına sinirlenip kahveden de çıktı bu yüzden.

Selim de peşinden gelse de Yamaç ona bağırmış çağırmış ve savmıştı başından. Çukur ona dar geliyordu. Nefes alamıyordu mahallede, sokaklarında. Sarhoş gibi sendeleye sendeleye caddelerde yürürken çalan telefonu kulağını tırmalıyordu. Sonunda küfredip telefonu cebinden çıkardığı gibi kaldırıma atarak kırdı. Şu an yapamazdı. Kimseyle konuşmak, görüşmek, saçma umut verici cümleler duymak istemiyordu. Sadece uyumak istiyordu. Ve bu kabustan uyanmak...

***

Yamaç nereye gittiğinin bile farkında olmadan yürürken ayakları onu Nehir'le tanıştığı tımarhaneye getirmişti. Adam içten içe her zaman bunu yaptığı için kendine kızdı. Ne zaman bir bilmeze, bir umutsuzluğa düşse bunu yapıyordu. Nehir'e kaçıyordu, ona saklanıyordu. Yine de geri dönmedi adam. Ellerini kabanının ceplerine sokarak ilerledi huysuz bir çocuk gibi.

Odaya vardığında Nehir'in zaten yatakta uyuduğunu gördü. Yavaşça gelip sırtını ona döndü ve yattı. Yastığa başını yerleştirirken kadın konuşmuştu. "İyi misin?" Yamaç dudaklarını büzdü. "Hayır. Hayır tabi ki de değilim." Nehir başını salladı. "İyi bari yalan söylemiyorsun." Yamaç burnunu çekip "Nehir... Onu buluruz değil mi?" dedi. "Buluru- Buluruz de ne olur."

Nehir iç geçirip "Buluruz. Bulacağız da." dedi. "Sana ne dediğimi hatırlıyorsun değil mi? Sena'yı kaçırdığında Emrah..." Yamaç başını salladı küçük bir çocuk gibi. "Umut olmadan yaşanmaz, demiştin bana." Nehir başını salladı. "Umut olmadan yaşanmaz." dedi Yamaç'ı tekrar ederek. "Umut etmezsen ilerleyemezsin bu yolda Yamaç. Umudunu kaybetmeyeceksin. Sena'yı bulacağız." Yamaç burnunu çekti gene, gözleri dolmuştu. "Sena'yı bulacağız."

***

Yamaç uyandığında Nehir yanında değildi. Gözlerini ovuşturup arkasına döndü. Bir an emin olamadı, Nehir gerçekten dün gece de orada mıydı? Yanında mıydı, konuşmuşlar mıydı yoksa Yamaç kafasında mı kurmuştu? Ne olursa olsun Sena'yı bulacaklarına dair inancı artmıştı tek gecede. Yataktan kalkıp elini telefonuna attı ama cepleri boştu. Oflayıp koridora çıktı ve doktorların birinden rica ettiği telefonla Nehir'i aradı ezberdeki numarasını tuşlayarak.

Kadın telefonu uykulu bir sesle açmıştı. "Kargalar bokunu yemeden arayan sen her kimsen ebeni sikicem oğlum, bekle." Yamaç gülümseyip "Sana da günaydın." dedi. Nehir hemen ayılıp yatağında doğrulmuştu. "Yamaç? Sen mis- İyi misin sen? Dün kaç kere aradım, ulaşamadım, neredeydin?" Yamaç alnını sıvazlayıp gözlerini kapattı. Nehir dün gece yanında değildi yani, hayal görmüştü. Burnundan soluyup "Tımarhaneye gelmiştim ben." dedi. "Çukur dar geldi."

Nehir başını salladı. "Aklıma geldi orada olabileceğin ama... gitmedim." Yamaç yutkundu ve "Nehir... Sena'yı bulacağız değil mi?" diye sordu yine. Evet, Çukur'dan kimseyle konuşmamak, görüşmemek, saçma umut verici cümleler duymamak için kaçmıştı ama şu Nehir'in söyleyeceği tek bir umut verici söze muhtaçtı. "Sena'yı bulacağız Yamaç ve her şey çok güzel olacak."

Yamaç acıyla gülümsedi. Şimdi anlamıştı Sena'nın neden o yıllar önce gibi gelen güzel sabahta o da aynı cümleyi kurduğunda inanmayarak gülümsediğini. İçindeki kötü ses ona bunun bir yalan olduğunu fısıldıyordu. Her şey çok güzel falan olmayacaktı.




'Ello!

Ay evet biliyorum bölüm geç geldi ve bölüm kısa ama napim yani gelecek bölüm fazla uzun olcak. Ve bölüm geç geldi çünkü dizi izledim yalan yok. Esrarengiz Kasaba'yı baştan bitirdim gene. Pişman falan da değilim ehehehehhehe.

Gelecek bölümden spoyler : 🦋🧜🏻‍♀️

Sizi seviyorum. İsteyenler buradan hepsinin adını yazmaya üşendiğim kitaplarıma uçabilir. Haftaya görüşürüz. ✌🏻 🏳️‍🌈

Çalınan DansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin