"Yoksun yoksun, seni sordum dalgalara. Güneş battı, beni vurdu kahırlara."
FİNALE SON 2
Tanımadıkları o adamın bu sözlerinden sonra Yamaç bir süre kalakalmış, bir şey söyleyememişti. Nehir araya girip "Salih'i nereden tanıyorsunuz? Siz kimsiniz?" deyince yaşlı adam ona dönüp gülümsedi. "Sen Nehir olmalısın kızım, Salih anlatmıştı. Hayırlı olsun bu arada, evlenmişsiniz. Şu küçük aslan parçası da oğlunuz herhalde." Yamaç istemsizce elini ana kucağının üstüne koyup "Abimi nereden tanıyorsunuz? Siz kimsiniz?" dedi Nehir'i tekrar ederek.
Adam cevap veremeden avluya koşarak Salih dalmıştı. Yaşlı adamın yanına gelip elini omzuna koydu ve soluklandı. "Amca ama ben sana bekle demiştim, ben alırdım seni." Adam onu görmesiyle kocaman gülümseyip ona sarıldı. Salih de kısaca ona sarılıp ayrılmıştı. Adam omzunu silkti. "Sorun değil oğlum, yormayayım dedim seni. Kendim geldim, fena mı etmişim?" Salih "Yok ama..." derken Yamaç araya girmişti. "Abi kim bu?"
Abisi nihayet ona döndü. Elini adamın omzundan çekip "Yamaçım... Ben sana söyleyecektim." dedi ve ona yaklaştı. "Yemin ederim söyleyecektim ama Afganistan'dan döndüğümden beri hiç fırsat olmadı biliyorsun. Önce Selim'in yaralanması, sonra Erdenetler falan, Nehir kaçırıldı derken... Söyleyemedim." Yamaç onu duymuyor gibiydi. "Bu adam kim?" diye sordu yine. Salih yutkundu ve "Amcamız." dedi.
Nehir kaşlarını çatarken Yamaç şaşkınlıkla abisinden gözlerini alamıyordu. Sanki yüzünde, gözlerinde bunun bir yalan olduğuna dair bir işaret arıyordu. Salih yutkundu. "Ölmemiş, hayattaymış. Bir dinle onu lütfen." Yamaç gözlerini kırpıştırıp "Sen nereden... nereden tanışıyorsunuz?" diyebildi kuruyan boğazıyla.
Salih yaşlı adama ufak bir bakış atıp "Ben Afganistan'dayken beni kurtardı. Sırtımdaki dövmeyi görmüş. Çukur'dan olduğumu anladı. İdris Koçovalı'nın oğluyum deyince de... tanıştık." dedi. "Yamaç o gerçekten amcamız. Bak beni bile, beni bile ikna etti. Ben ona inanıyorum." Yamaç abisine bakarken başını salladı. "Ben de sana inanıyorum abi." dedi samimiyetle. "Ama bu işi daha da kurcalamayacağım demek değil bu."
***
Akşam yemeğine amcaları da davet edilmişti böylece. En yaşlıları o olduğu için masanın başında o oturuyordu. Ama bir başında da Yamaç vardı. Yanındaki Nehir ile, Yamaç'la arasına koyduğu bebek sandalyesindeki Umut merakla Yamaç'ı izliyorlardı o an. Yamaç gergindi. Salih her ne kadar bu adama güvendiğini söylese de içinde oturmayan bir şeyler vardı. Hem Selim de Cumali de biraz rahatsız gözüküyordu. Sadece o değildi demek ki böyle düşünen.
Yemek her zamankine göre daha sessiz geçmişti. Amcaları yer yer anneleriyle ya da Salih'le diyalog kurmaya çalıştıysa da konuşmalar hemen sönüyordu. Sofrada bir kasvet vardı nedense. Yemekten sonra amcaları "Ben artık otelime döneyim çocuklar, bu yemek için teşekkürler. Güzeldi sizinle oturup yemek yemek. Uzun süre olmuş." deyince Salih "Amca otelde kalmana ne gerek var. Olur mu öyle şey. Kal bende." deyince Yamaç ayaklanıp "Yok yok abi, burada kalsın. Başımızın üstünde yeri var amcamızın." dedi. "Ama şimdi hazır oda yok, koltukta yatsan sorun olmaz değil mi amca?" Amcaları gülümsedi. "Ne sorunu evlat. Sizinle aynı çatı altında olmak bile yeter bana."
Herkes yattıktan sonra Yamaç pijamalarıyla yataktan çıkmış, Selim ve Cumali abisini uyandırıp onları da pijamalarıyla Salih'in evine götürmüştü. Salih onları beklemiyordu. Başka planları vardı bu gece için. Kapısı aralıksız, sert sert çalınınca Efsun'u bırakıp üstüne bir tişört giyip aşağıya inmişti sinirli bir şekilde. Kapıyı açınca üç kardeşini de karşısında bulmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/295009568-288-k486612.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çalınan Dans
Fiksi PenggemarYamaç sızlanıp "Nehiiiiiiiiiir." dedi. Nehir kulağını tutup "Bağırmasana be!" dedi. "Gene ne oldu?" Yamaç gözlerini tam açamayarak "Nehir ben bugün mezun oldum." dedi sarhoş sesiyle. Nehir başını sallayıp "Biliyorum salak, o yüzden çıktık ölene kada...