"Ben feleğin tekerine çomak sokarım, yeter ki ıslak ıslak bakma öyle"
Genç kız arka sokaktan evin ışıklarına bakarken şöför koltuğundaki adam onun elini tuttu. "Doğru olanı yapıyorsun sevgilim." Karaca ona dönüp "Öyle değil mi?" dedi. Azer başını salladı. "Ailen için geldiğin evden ailen için gidecektin elbette." Karaca ona tamamen bedenini çevirip "Azer yapma böyle." derken Azer onun yanağını okşayıp kızı susturdu. "Sevgilim. Sana kızmıyorum inan bana."
Karaca başını salladı. "Hem... bu bizim sonumuz olmak zorunda değil ki. Ben evden kaçabilirim, buluşabiliriz hala ara sıra. Nehir bana yardım eder eminim." Azer gülüp "Zaten bizi destekleyen bir tek şu Nehir var sanırım." dedi. "Ama evet. Yapabiliriz. Sonumuz bu değil, senden öyle kolay vazgeçmem zaten ben."
Karaca gülümseyip Azer'in sakalsız yanağını tutarak dudaklarını birleştirdi. Ayrıldıklarında "Seni seviyorum." dedi. Adam da gülümseyerek "Ben de seni seviyorum." dedi. "Keşke hiç gitmek zorunda olmasaydın." Karaca başını salladı. "Keşke. Ama zorundayım."
Karaca Azer'i son bir kez daha öpüp çantasıyla arabadan indi ve evin yolunu tuttu. Korumalar onu görünce hem şaşırmış hem de sevinmişlerdi. Hepsi ona gülümseyip ona "Hoş geldin." derken Karaca o an için sevgilisiyle ayrılmanın acısını evine dönmenin huzuruyla bastırmaya çalıştı.
Kapıyı ona Saadet açmıştı. En az annesi Ayşe kadar bebekken ve çocukken büyüttüğü kızı karşısında görünce gülümseyip ona sarıldı hemen. Karaca da bu sıcak karşılamaya aynı şekilde karşılık verdi. Kapıyı kapatırken Saadet onun çantasını alıp hemen odasına çıkarmıştı. Karaca da yavaş adımlarla salona girdi, sofraya ilerledi.
Onu ilk fark eden babası olmuştu. Kızını görünce yüzünde güller açmıştı adeta, gülümsemişti adam. Karaca önce ona gitti ve ayaklanan babasına sıkıca sarıldı. Selim kızının saçlarına burnunu gömüp kokusunu iyice içine çektikten sonra öptü saçlarını ve ayrıldı ondan. Karaca ondan sonra kısaca annesine de sarılmıştı. Ayrıldıklarında Damla yengesi ve Cumali amcasına da sarıldı. Akın'a da samimiyetine inanmadan, yalandan sarıldı.
Salona giren ikiliyi görünce duraksadı. Yamaç amcasının koluna girmiş olan Nehir'di ilk hamleyi yapan. Uzanıp arkadaşına sarıldı. Karaca da ona sarılırken hamile kadın yavaşça "Amcanı tutamadığım için özür dilerim." dedi. Karaca gülümseyerek "Sorun değil Nehir, inan." dedi ve ondan ayrıldı.
Genç kız amcasına baktığında sımsıcak bir bakışla karşılaşmıştı. Sanki o sabah karşısında bir buz dağı gibi dikilen adam o değildi. Sarışın adam gülümseyip kollarını açtı ve yeğenine sarıldı sıkıca. "Doğru şeyi seçeceğini biliyordum." dedi sessizce. Karaca'nın içi bu sözlerle acırken bir tepki vermeden amcasına sarıldı sadece.
Ayrıldıklarında Selim otursun diye kızına yanında yer açtı hemen. Yamaç da sofranın başına oturup Nehir'i de başucuna oturttu. Yemeğe başlayacaklarken kapı çalmıştı. Saadet kalkacakken Sultan onu durdurup kendisi kalktı. Herkes kimin geldiğini anlamıştı ve yemeğe başlamaktan ziyade kapıyı izlemeye çalışıyorlardı salondan.
Yaşlı kadın kapıyı açınca Salih'i karşısında buldu. Adam derin bir nefes alıp vererek Sultan'a bakarken kadın "Yaptın mı?" dedi cevabı iyi bilmesine rağmen. Salih başını salladı. "Yaptım. Bitti." Sultan başını salladı ve elini uzattı adamın öpmesi için. Salih bir süre ele bakıp "Sultan Hanım. Sizin bana beni affettiğini söylemeniz ve eve almanız yeterli benim için." dedi. "Çünkü kabul edelim, ne ben ellerimde sizin oğlunuzun kanı varken elinizi tutabilirim ya da sizin ellerinizde benim annemin kanı varken elinizi öpebilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çalınan Dans
FanfictionYamaç sızlanıp "Nehiiiiiiiiiir." dedi. Nehir kulağını tutup "Bağırmasana be!" dedi. "Gene ne oldu?" Yamaç gözlerini tam açamayarak "Nehir ben bugün mezun oldum." dedi sarhoş sesiyle. Nehir başını sallayıp "Biliyorum salak, o yüzden çıktık ölene kada...