"Koşabildiğim kadar hızlı koşmaktan bıktım. Merak ediyorum da istediğim yere daha hızlı varır mıydı, eğer bir erkek olsaydım?"
Karaca, ailesinin düşmanının sürdüğü arabanın ön koltuğunda gergin bir şekilde somurturken o geri zekalı Akın'ın geri zekalı arkadaşına neden inandığını sorguluyordu. Azer ona hiç bakmadan arabayı büyük bir köşkün önüne park etti ve "İn, geldik." dedi. İşte genç kız, adama ilk o zaman bakmıştı.
Yüzü gözü yara bere içindeydi. Gözleri yorgun ama kararlıydı ve davranışları beklenmeyecek kadar kibardı. Karaca burnundan soluyup tek kelime etmeden arabadan indi ve kapıyı sertçe kapattı. Kız hava soğuk olduğu için sıkıca kendine sarılırken Azer "Takip et beni." dedi ve evin terasına ilerledi. Karaca da ona inat, yapılı yoldan değil de yeni biçilmiş çimlere basa basa geçti terasa.
Azer tekli koltuğa otururken Karaca hala sert sert ona bakıyordu. Azer gözlerini devirip yanındaki koltuğu işaret etti. "Otursana kızım, bakıyorsun tip tip." Karaca ayaklarını sürüye sürüye geçip oturduktan sonra genç adam "Bak, seninle bir derdim yok." diye lafa girdi ama hemen sözü kesilmişti. "Benimle yoksa bile amcamlarla var."
Azer oflayıp "Konumuz bu değil." dedi. "Mallarımı nereye sakladın?" Karaca bakışlarını ondan çekip manzaraya dikti. "Neyden bahsettiğin halkında bir fikrim yok." Genç adam sakin kalmaya çalışıp "Akın'ın teslim etmesi gereken malları sen ve seninkiler çalmadı mı kızım?" dedi. "Bak anlıyorum, delikanlı kız ayakları, eyvallah. Ama bu senin bildiğin mahalle arası kavgalarına benzemiyor Karaca. Mallarımın nerede olduğunu söyle."
Karaca ona bakıp dudaklarını büzdü. Bir an için gerçekten mafyaların arasında kalmış, korkan küçük bir kız gibi gözüktü adamın gözüne. Başını salladı. "Yaklaş tamam söyleyeceğim." Azer ona inanıp kıza doğru eğildi. Karaca da ona eğildikten sonra kulağına fısıldadı. "Sana malların nerede olduğunu söylersem yedi sülalemi kainat siksin."
Azer hemen kızdan uzaklaşırken Karaca tek kaşını kaldırmış, yandan yandan meydan okurcasına gülümsüyordu. Manzarayı izlemeye geri dönerken Azer bu ifadeyi daha önce de gördüğünü fark etti. Salih'in önünde o paraları yakarken de adamın yüzünde aynı gülümseme vardı. Sanki sakin hayatına bşraz heyecan getirdiği için Azer'e teşekkür ediyor ve bu hesaplaşmalardan zevk alıyordu. Karaca gibi...
İkili yarım saat boyunca inatlaşarak sessizce oturduktan sonra Azer "Ben niye uğraşıyorum ya." dedi ve ayağa kalkıp belinden silahını çıkardı. Silahı kızın alnına dayadıktan sonra soğuk bir sesle "Mallarımın yerini söyle. Hemen." dedi. Karaca'nın gözleri korku barındırsa bile genç kız bu korkunun yüzünü ele geçirmesine izin vermemişti.
"Sık."
"Ne?"
"Sık dedim, duydun beni. Hadi."
Azer kızın dedikleriyle afallarken Karaca "Yardım edeyim." deyip Azer'in elinin üstüne elini koyarak tetikteki parmağına bastırdı. Azer bununla silahı indirmişti. Silah ateşlenmemişti. Karaca sırıtıp "Emniyeti kapalı silahla beni tehdit etmen çok tatlı Azer ama ikimiz de senin bir kadına sıkmayacağını biliyoruz." dedi. "Her türlü zorbalığı yapsan da bunu yapmazsın."
Azer silahı önlerindeki sehpaya atıp yüksek sesle oflayarak arkasını döndü ve camdan korkuluklara ilerleyip onlara tutundu sakinleşmeye çalışırken. Karaca omzunu silkip kollarını birbirine bağladı. Hala üşümeye devam edince "Ben üşüdüm. Bir şal bir ceket bir şey ver." dedi. "Kaçırılacağımı bilseydim kabanımı alırdım zaten."
Azer ayaklarını sürüye sürüye "Tamam tamam söylenme." dedi ve içeri girdi. Döndüğünde elinde bir şal vardı. Kıza uzattı. Karaca elinden alıp omzuna attı şalı. "Acıkınca da söylerim." Azer başını salladı ve ağrıyan başı yüzünden alnını sıvazladı. "Söylersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çalınan Dans
FanfictionYamaç sızlanıp "Nehiiiiiiiiiir." dedi. Nehir kulağını tutup "Bağırmasana be!" dedi. "Gene ne oldu?" Yamaç gözlerini tam açamayarak "Nehir ben bugün mezun oldum." dedi sarhoş sesiyle. Nehir başını sallayıp "Biliyorum salak, o yüzden çıktık ölene kada...