1.4 // Yalancı

288 20 14
                                    

"Hani sen acı veren kalpsizlerden olamazdın?"




Nehir merdivenleri çıkarken Sena ve Fikret'i holde bulmuştu. Çantasının koluna asılıp "Selam gençler." dedi. "Noldu?" Sena hırkasına sarılıp "Ya doğalgazda sorun olmuş sanırım. Akşın üşüyünce fark ettim ben de. Fikret Bey de sağ olsun, yardım ediyordu." dedi. Nehir başını sallarken adam "E ama bana adımla sesleneceğin konusunda anlaşmıştık Sena." dedi gülümseyerek. Sena da gülümsedi ve başını salladı. "Haklısın. Özür dilerim. Fikret."

Adam işine devam ederken Nehir Sena'nın yanına gidip kulağına eğilerek "Bu adam neden hep kıçımızın dibinde ya?" dedi. Sena onu dürterek uyardı ve "Komşum o Nehir, teknik olarak kıçımızın dibinde oturuyor zaten." dedi. "Kibar ol biraz, adam yardım etti kaç kere." Nehir gözlerini devirirken Fikret işini bitirmişti. "Evet olması lazım şimdi, bir denersen Sena."

Sena içeri geçip kaloriferi açarken Nehir "Eee, Fikret ben sana hiç soramadım ya, senin meslek neydi?" dedi. Fikret bir süre duraksadıktan sonra "Ticaret. Ben... Bir tarım ticaret şirketinde müdür gibi bir şeyim." dedi. "Çok karmaşık, boş ver." dedi. Nehir başını sallasa bile inanmamıştı. Bu adamda onu çok rahatsız eden bir şey vardı.

***

Salih kapıya vardığında kısa boylu adam ona pis pis baktı ve kapıyı çaldı. Salih gözlerini devirip cevap beklemeden içinde karısının olduğu odanın kapısını açtı. Saadet yatağında cenin şeklinde yatıyordu. Kapının açıldığını duyunca doğruldu hemen. Salih başını uzatıp "Kız Sadiş Sadiş." dedi gülümseyerek. Saadet hemen kalkıp içeriye giren adama sarıldı. Salih ona sarılırken bir eliyle de kapıyı kapattı. Saadet parmak uçlarında yükselip burnunu kocasının boynuna gömerken Salih de sırtını sıvazladı.

Ayrıldıklarında Salih önce onun alnını öptü, ardında da dudaklarına ufak bir öpücük bıraktı. "Üzgünüm. Yani ben gelicem diye oğlanı alıyorlar ya ben gidene kadar." dedi sessizce. "Onu görmeme izin vermedikleri her an için onları yakasım geliyor be Sadiş." Saadet başını salladı sadece. Salih onun yanaklarını okşayıp "Sen nasılsın?" dedi. "Yani... iyi değilsin biliyorum ama bu şartlar altında en azından ne bileyim..." Saadet onu öperek susturdu ve "Sen iyi olduğun sürece ben de iyiyim Salih. Sadece al beni buradan artık. Dayanamıyorum onlara." dedi yalvararak.

Salih başını sallayıp onun belini okşarken "İkinizi de bu cehennemden alacağım, sana söz verdim değil mi?" dedi gülümseyerek. "Bak biz hepimiz bir olduk. Onları yeneceğiz. Amcalarıyla tanışacak daha bizimki. Dedesinin elini öpecek. Öyle kolay mı ya? Koçovalı o, öğrenecek öyle olmayı." Saadet başını sallayıp yüzünü Salih'in göğsüne sakladı gözyaşları gözlerini yine doldururken.

***

Salih ve Yamaç yol kenarında, arabada Aliço otururken dışarıda duruyorlardı öylece. Yamaç öğrenmişti kimyagerin Salih olduğunu ve ona yine Vartolu demeye başlamıştı. Salih'in canı yansa da en sonunda dayanamadı. "Kolay mı sanıyorsun ha? Sana yalan söylemek, arkandan iş çevirmek? Kolay mı sanıyorsun?" Yamaç ona bakarken Salih yutkundu. "Saadet ellerinde lan. Oğlum ellerinde."

Oğlum lafını duyan Yamaç'ın yüzü değişmişti. Salih telefonunu çıkartıp Çeto'nun ona attığı fotoğrafı açtı ve Yamaç'a gösterdi. "Şuna bak lan. El kadar el. Ne yapsaydım Yamaç? Ya abiler, benim karımla bebeğim bu Kuzuların elinde, bir el atın da alalım mı derdin?" dedi. "Cumali abi uçan kuşa sıkıyor, Metin ve Kemal bir bizimleler, bir değiller. Celasun'un Akşın'ı koruması lazım zaten."

Yamaç fotoğraftan gözlerini nihayet alınca Salih elini cebine atıp bir peçeteye sardığı lokumları uzattı Yamaç'a. "Nehir'le sana ayırdık. Oğlan doğunca dağıtmıştım." Yamaç lokumları alacakken durdu. "Nehir'le mi? Nehir... O biliyor muydu?" Salih başını salladı. "Evet. Ama kızma hemen. Birine söylemem gerekiyordu Yamaç. Sana da söyleyemedim."

Çalınan DansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin