Ne zaman kapandığını anlamadığım gözlerim karanlıktan aralanırken bakışlarımı son gördüğümde hararetle yanan şöminenin sönmeye yüz tutmuş ateşine çevirdim. Ürperdim. Parmaklarımın tersiyle alnıma dokundum. Sanırım artık ateşim yoktu, varsa da şuan farkına varamıyordum. Ki öyle olsa bile kendimi biraz daha iyi hissediyordum. En azından başım dönmüyor ya da midem bulanmıyordu. Üzerimde hissettiğim hafif kırgınlıkla da başa çıkabileceğimi düşünerek yattığım yerden doğrulup miskin bakışlarla etrafıma bakındım. Bay yabani, evet ona hala böyle sesleniyordum, aramızda geçen son konuşmadan sonra bir daha aşağı inmemişti. Ve sanırım o arada bir yerde uykuya dalmıştım. Belki o da uyumuştu.
Burada sabaha kadar başımda durmasını bekleyemezdim zaten. Duvardaki saate baktım. Akşam olmuştu. Fakat yine de uyumak için fazla erkendi. Yani en azından onun için öyle olduğunu düşünüyordum. Sönmeye durmuş şömineyle odanın içi eskisi kadar sıcak değildi. Sanırım artık evime gitmeliydim. Bakışlarımı pencereden kararmış gökyüzüne çevirdim. Dışarıya akşam soğuğu çökmüş olmalıydı. Düşüncesi bile içimi ürpertirken oturduğum yerden baş dönmemin nüksetmemesi için olukça yavaş hareketlerle dikkatle kalktım.
Üzerimde sadece kazağım vardı. Hırkamı kendimi evden dışarı atarken çıkarıp bir yerlere fırlatmıştım. En azından bunu hatırlıyordum. Bir de… Annem aramıştı. Onu da hatırlıyordum. Hatırlamayı her ne kadar istemesem de hatırlıyordum. Evet, şuan bu sefil halimin sebebi de annemdi. Kafamdaki parçalanmış anılar bir araya geldiğinde acı dolu bir bütün oluşturuyordu. Bu yüzden aklımı toparlamak istemiyordum. Dağınık kalmalıydı. Kafamı salladım. Bacaklarım hala sızlasa da yavaş adımlarla kapıya yöneldim. Bay yabaninin ortalıklarda olmayışına seviniyordum. Çünkü onunla bir münakaşa daha yaşamak istemiyordum. Gerçi, bu kez gitmeme engel olup olmayacağını bilmiyordum. Belki de ben gitmek istediğimi söyleyecektim, o da buna karşı çıkmayacaktı. Sonuçta benim için elinden geleni yapmıştı. Hem de buna mecbur olmadığı ve ona karşı en az onun kadar sert çıkışlarıma rağmen… Daha fazla yapabileceği bir şey yoktu. Bu yüzden gitmem için çabalamasına da gerek yoktu.Kapıya yürüdüm. Kazağımın kollarını avucumun içinde toplayarak kapıyı açtım ve bir anda karşımda görmeyi beklemediğim hareketli karartıyla irkildim. Girişteki aydınlatma bir süre sonra yanarken karşımda duran ellili yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim kadın en az benim kadar şaşkınlık dolu bakışlarla yüzüme bakıyordu.
“İyi akşamlar?” dedi. Sesi fazlasıyla sorgulayıcı olan kadın, üzerindeki siyah, omuzları kürklü kabanının yakasını tutan kırmızı ojeli parmaklarıyla zarifçe, alnına dökülen, çiseleyen yağmurdan ıslanmış sarı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı.“İ-iyi akşamlar?” dedim kekeleyerek. Hala çatallı olan sesim, onun naif ses tonunun yanında boru üflemiş gibi çıkarken rahatsızlıkla boğazımı temizledim.
“Siz kimsiniz?” dedi aynı nazik tonla.
“Kapının önünde beliren sizsiniz, bunu benim sormam gerekmez mi?” dedim. Refleksle dökülen kelimelerle ve sert çıkan sesimle dudaklarımı birbirine bastırırken kafamı hafifçe eğip gözlerimi kapatıp açtım ve mahcubiyetle tekrar yüzüne baktım. Sanki ev sahibiymiş gibi kadını bir de tersliyordum. Neyse ki o bunu bilmiyordu. Fakat bu saatte bu dağ başına adres sormaya gelmeyeceğini varsayarsak pek de bilmiyor sayılmayabilirdi.
Sözlerimle kıvrılan dudaklarından neşeli bir ses çıktı. Bunu yaparken kumral tenine sürdüğü pembe allıkla renklendirdiği yanaklarında derin bir çukur belirdi ve sıcak kahverengi gözleri kısılırken gözlerinin etrafında derin çizgiler belirdi.
“Bu çok doğru bir soru, haklısınız… Sadece, görmeyi beklediğim kişi kesinlikle bu kadar güzel bir hanım değildi,” dedi. Her ne kadar kim olduğunu bilmesem de iltifatıyla, üstelik böyle perişan bir halde ve ona kaba davranmış olmama rağmen, gülümsedim.
“Şey, evin sahibi…”
“Benim!” dedi montunun yakasını tutan parmaklarını bana doğru uzatırken. “Adım Handan.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRÇA KÖŞKÜN DELİSİ
General FictionHER ŞEY BELKİ DE BİTTİ DEDİĞİMİZ YERDE BAŞLIYORDUR... Elif... Yalnızlıktan, sevdiklerini kaybetmekten ve sevgisizlikten korkan genç bir kadın. Ve tüm korkuları sanki onunla yüzleşmek istercesine karşısındaydı. İçindeki derin eksiklik bir yana o eksi...