Her gece biter, derdi büyükbabam. Her gün doğumunda yeni bir yol başlar, derdi. Bazen birbirinin aynı gibi gelen günler aslında öyle olmazdı. Her yeni günde biraz daha öğrenirdi insan; belki acılara alışmayı, belki unutmayı, belki de yeniden başlamayı...
Öğrendiğimi sanırdım. Her gecenin bitiminde, gün yeniden doğduğunda biraz daha alışılmış gelirdi her şey. Ancak yokluğa alışmak alışılmış olanların en acı vereniydi. Öğrendiğimi sanırdım ancak yeni öğreniyordum. O gecenin üzerinden bir hafta geçmişti. Zihnimdeki tüm boşlukların yerinde artık birer gerçeklik vardı. Gerçekler acıtıyordu ancak bilinmezlik kadar değil. Tüm çocukluğum derin bir boşlukta geçmişti. Neden, diye sorardım hep. Neden annem ve babam beni sevmiyor? Onca zaman alıştığım bilinmezlik tek bir gecede tüm nedenleri birer birer yüzüme çarpmıştı. Yıkılacağımı sandım, öyle olmadı. Acıdım, kanadım, ağladım ancak yıkılmadım. Koca bir yükü omuzlamış gibi çökük duran omuzlarım uzun yıllar sonra ilk kez bu kadar hafif geliyordu bedenime. Yüreğimin üzerindeki keder bulutları uzun zaman sonra dağılmıştı. Kalbimin köşesine saklanan küçük kız, kulaklarını kapatıp sığındığı köşeden yıllar sonra ilk kez korkmadan çıkıyordu.
"Neden bu kadar acele ediyorsun ki? Biraz daha kalmalıydın." Homurdanarak dakikalardır aynı şeyi söyleyen Ege'ye gözlerimi devirirken taşlı yola giren arabanın yavaşlayarak durdu.
"Sadece iki gün diye anlaşmıştık," dedim. Kafamı yasladığım camdan kaldırıp ona döndüm. Elleri direksiyonun üzerinde, parmaklarıyla ritmik hareketler yapıyordu. Bakışları taşlı yolu izliyordu. "Biliyorum..." dedi.
"Biliyorsun ama..."
"Tamam! Biliyorum ama üzerine kapı kilitleyerek seni esir aldım. Ne olmuş yani? Arkadaşını düşünen herkesin yapabileceği bir şey bu! Ayrıca o Alp haini olmasaydı bir hafta daha zor görürdün sen bu dağ başını!" Tüm olanlardan kısaca ona bahsetmiştim ve o gece sabahı görmeden kendimi Ege ve Alp'in evinde bulmuştum. Aslında yalnız kalmamak bana iyi gelmişti. Tüm gece sabaha kadar konuşmuştuk. Daha çok ben konuşmuştum, o ise dinlemişti. Sadece iki gün kalacağımı söylemiştim ancak Ege bunu elbette ki kabul etmemişti. Evet, dış kapıyı gün aşırı kilitlemiş, onu ihbar etme riskime karşı telefonumu elimden almış ve her gece benim odamdaki kanepede yatarak gece kaçma ihtimalime karşı kendince önlemler almıştı.
"Yaa," dedim alayla. "Elbette her normal insan böyle şeyler yapar!" Sesimdeki imayla gözlerini kıstı. "Normal olduğumu söylemedim. Ama o hain Alp'e elbet bunun hesabını soracağım." Sözleriyle kıkırdadım. Alp, bir gece gizlice Ege'den anahtarı çalmış ve sabaha tüm kapıları açmıştı. Bu da Ege'nin onu hain bellemesi için yeterli bir sebepti. "Hah! Koynumda yılan beslemişim resmen!" diyerek kendi kendine söylenirken gülüşüm büyüdü. Kaşları havalanırken gülen suratıma baktı.
"Çok mu komik Elif Hanım! Kocam diyeceğim adam bir hain diyorum sen burada kıkırdıyorsun!" Yüksek bir kahkaha attım. Kaşları bu kez çatıldı. Sabah uyanıp Alp'i elindeki anahtarla dış kapıyı açarken bulduğundaki surat ifadesi aklıma geldi. O an gerçek anlamda sevdiği tarafından ihanete uğramış gibi dehşete düşmüş ifadeyle ayağındaki terliği Alp'in kafasına fırlatışını hatırladım. Durmaksızın yeniden gülerken çatılan kaşlarına rağmen yüzümde dolanan bakışları yumuşadı ve dudağının kenarı havalandı.
"Kocan olacak o adam seni seviyor ama," dedim derin bir nefes alıp gülmeyi bırakırken. Omzunu silkti. Tıpkı bir çocuk gibi dudağı büzüldü. "Aman, seviyormuş! Seven sevdiğinin koynundan gizlice anahtar çalmaz!" dedi.
"Ya ne yaparmış. Yoksa usulca yanına mı sokulurmuş." Dudaklarım sinsice kıvrılırken gözleri kocaman olurken yutkundu. Onunla daha önce böyle konuları asla konuşmamıştık. Çünkü ikimizde böyle şeylerden çekinirdik. "S-sen... Yani ne demek o be! Ben onu mu şey yaptım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRÇA KÖŞKÜN DELİSİ
General FictionHER ŞEY BELKİ DE BİTTİ DEDİĞİMİZ YERDE BAŞLIYORDUR... Elif... Yalnızlıktan, sevdiklerini kaybetmekten ve sevgisizlikten korkan genç bir kadın. Ve tüm korkuları sanki onunla yüzleşmek istercesine karşısındaydı. İçindeki derin eksiklik bir yana o eksi...