Bölümleri yorumsuz geçmeyen, satır arası yorum yapan herkese teşekkür ederim.💖🫶
Sevgiler...
🤍
Emir'in telefon melodisi yükselince bakışlarımı ona çevirdim. Telefonu açıp kulağına yaklaştırdığında Nil'in şiddetli ağlama sesi bana kadar gelmişti.
"N'oldu Nil?" Dedi, çatılan kaşlarıyla.
Nil, hıçkırıklarının arasından bir kelime dahi edemiyordu. Emir, hızla ayaklanınca ben de ayaklanıp arkasından ilerledim. Dışarıya çıkınca telefonu kapatmıştı. Hızla bana döndü, gözlerindeki telaşı ilk defa bu denli fazla görüyordum.
"Geleyim mi ben de?" Dedim, telaşla.
Kafasını olumsuz anlamda salladı ve alnıma güçlü bir öpücük kondurdu. Gidiyorum ama bu öpücüğümle güçlü dur der gibi. "Hemen uyu" dedi ve arabasına binip hızla uzaklaştı.
İçeriye girip tekrar verandaya çıktım. Saate baktığımda on ikiye geliyordu. Sanırım kabus gördü ve abisini yanında istedi. Çayımdaki son yudumu alıp gökyüzüne baktım.
"Onu kendime benzetiyorum..." tebessüm ettim. "Söylediği her cümle sanki benimkilerle benzer gibi. O da istemediği bir hayat içerisinde doğmuş, mahkum edilmiş... yaşadığı hayata isyan ediyor, hayatının iplerinin abisinin elinde olmasına haykırışlarla isyan ediyor; tıpkı benim Selçuk Saygıner'e isyan ettiğim gibi." Görüş alanım bulanıklaşınca burnumu çekmiştim. "Şu halime bak anne... yapayalnızım... etrafım kalabalık ama ben yapayalnızım... kimse anlamıyor beni, kimse içimdekileri anlayamıyor. Nefes alamıyorum, sona yaklaşıyorum galiba..."
Birkaç dakika sonra telefon melodim yükselmişti. Bakışlarımı ekrana çevirdim. Açma!
"Nil nasıl?" Dedim, açar açmaz.
Birkaç saniye ses gelmedi. "Şimdi iyi. Kabus görmüş." Görmediğini bildiğim halde kafamı olumlu anlamda salladım. "Neden uyumadın?" Dedi.
"Uykum yok." Dedim, kestirip atarcasına.
Sustu. Ben de sustum. Yirmi iki saniye geçmiş ama ne o konuşuyor, ne ben, ne de telefon kapanıyordu. Kalbim onun sesini duymak istiyordu, ancak öyle normal ritimine dönecekmiş şartını sunmuştu bana. Sesli bir nefes verdim ve, "iyi geceler." Deyip kapattım telefonu.
🤍
Zorlukla yaptığım kahvaltı masasından kalkıp bahçeye çıktım. Adem, beni görünce yanıma yaklaştı ve sigara verip tekrar uzaklaştı benden. Sigarayı yakıp içime derin bir nefes çektim ve bakışlarımı bahçedeki adamlarda gezdirdim. Saatlerce nasıl sıkılmadan ayakta durabiliyorlardı hep merak etmişimdir. Onlar için de zor olmalı. Emir'in arabası bahçeye girince sigaramdaki son nefesi çekip yere fırlattım. Adem'i çevirip bir şeyler söyledi ve bana yaklaşmaya başladı.
"Günaydın" dedim.
Kafasını bir kez salladı. "Mardin'e gideceğiz" dedi, ciddiyetle.
Kaşlarım havalandı. "Tamam, iyi yolculuklar size"
"Sen de geleceksin Sena" dedi, dişlerinin arasından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZİ
Teen FictionHer gün ölür mü bir insan? Her gün ölüyordum. Peki öldüğü gibi dirilir mi bir insan? Öldüğüm gibi diriliyordum... ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR! Yayınlama Tarihi: 26 Nisan...