🖤
E.K.17 Eylül...
Annem hep derdi "her zaman başarılı olamazsın oğlum" diye. Ona karşı çıkardım her zaman "ben hep başarılı olacağım" diye. "Ben hiç hayal kırıklığı olmayacağım, her zaman başarılı olacağım"
Ve ben anladım ki annem haklıymış. Hep başarılı olamazmışız. Başarıyı kovalarız ömrümüz boyunca, ama o kovaladığımız başarı her zaman kuşun yuvasına konduğu gibi avucumuza konmuyordu ne yazık ki.
İnsan, canı olmadan yaşayamıyormuş.
Canını kaybedince yaşayamıyormuş insan.
Tüm bildiklerimi yıkıp giden kadının yüzüne bakıp ona "helal olsun" demeliydim. "Helal olsun ki sana kadın, bunca yıldır bildiğim her haltı aslında bilmediğimi gösterdin bana. Gösterdin de... Sen neredesin?" diye haykırıyordu içim.
Bugün iki yıl, dokuz ay, altı gündür Sena'sızdım...
Karımsızdım.
Nefes almayı unutmuştum, yaşadığım tartışılırdı. Biri ruhumu bedenimden ayırmıştı sanki. Terk edilmiş bir çocuk gibi hissediyordum. Kimsesiz hissediyordum. Ben kendimi çok yalnız hissediyordum.
Sırtıma temas eden el ile kafamı yana çevirdim. "Selam," dedi Neva, kısık çıkan sesiyle. Kafamı önüme çevirip viskimi yudumladım. Yanımdaki tabureye oturdu ve kendine viski istedi. "Nasılsın Emir?"
Karımsız ölüydüm.
"Son iki yıldır sürekli yanımda oldun..." dedim, hayretle. Ona baktım. Hafifçe tebessüm ediyordu. "Sana yaptığım onca şeye rağmen hâlâ buradasın. Bazen ben bile hayret ediyorum."
"Benim için değerlisin." Dedi, içtenlikle.
Kaşlarım havalanırken viskimdeki son yudumu içtim. "Hâlâ böyle düşünmen aptalca."
Viskisinden bir yudum içti. Elini kolumda hissedince ona baktım. "Benim aptallığımı boşver şimdi... Sen nasılsın?"
İç çektim. "Nasılım..." düşünür gibi önümdeki bardağa baktım. "Karımsız iğrenç hissediyorum."
Sessiz kaldı. Elini kolumdan yavaşça çekti ve o da önüne baktı. Uzun bir sessizlik oldu. Önüme bırakılan bardaktan bir yudum viski içtim. "Yer yarıldı da içine girdi sanki." Sesindeki hayreti ilk kez bu denli net duyuyordum. "Hiçbir yerde yok Emir..."
Hiçbir yerde yoktu. Buhar olup havaya karışmıştı sanki. Havaya karışsaydı kokusunu duymaz mıydım? Ben onun kokusunu binlerce kilometreden duyardım... Şimdi neden kokusu dolmuyordu burnuma? Neden nefes alamıyordum ben...
"Arun ve ben çok çabalıyoruz," sessizliğime tekrar konuştu. "Ama bulamıyoruz... Sana o fotoğrafları gönderen kişi kim bilmiyoruz, fotoğraflardan hiçbir şey bulamıyoruz... Sanki Sena hiç olmamış gibi..."
Bu sözüyle ona baktım. "Bulacağım." Dedim, yemin eder gibi.
Kaşları çaresizce havalanıp indi. "İki yıldır bu umudun bir miktar da olsa azalmadı... Bunu takdir ediyorum ama seni bitiriyor. Onca kadın cesedine baktın..." sesi kısılmıştı. "Canın her seferinde daha fazla yandı ama gıkın çıkmadı Emir. Canın yanıyor, canın çok yanıyor... Bunu görebiliyorum."
"Canım kayıp Neva," dedim, kısık sesimle. "Canımın acısını hissediyorum ama ona ulaşamıyorum."
Bar tezgahındaki eli hafifçe kalktı ama sonra tekrar indirdi. Elini hemen yanındaki elimin üzerine koyacaktı ama vazgeçmişti. Bunu anlamıştım. Bana karşı sevgisi hiçbir zaman yok olmamıştı. Buna hayret ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZİ
Teen FictionHer gün ölür mü bir insan? Her gün ölüyordum. Peki öldüğü gibi dirilir mi bir insan? Öldüğüm gibi diriliyordum... ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR! Yayınlama Tarihi: 26 Nisan...