Yarım saatlik gecikme için kusura bakmayın lütfen.
Oy ve satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin... İyi okumalar💖
🤍
Terasa giriş yaptığımda Emir çiftli koltuklardan birine, Gamze tekli koltuğa, Gamze'nin karşısındaki tekli koltuğa da Oğuz ve Emir'in karşısındaki çiftli koltuğa da Altay oturmuştu. Oğuz, masadaki laptopa doğru eğilmiş orayla ilgileniyordu. Gamze de kendi tarafındaki laptopla. Emir'in bakışları bana çevrildiğinde ilerleyip yanına oturdum. Masanın üzerinde bir telefon vardı. Hiçbirinin telefonu değildi. Üstten Altay'a baktığımda Emir'e bakıp kafasını belirsizce iki yana salladığını gördüm.
"Tamamdır," dedi Oğuz. Gamze'ye baktı. "Sende durumlar nedir?"
Gamze kafasını aşağı yukarı salladı. "Tamamdır."
Emir, hafifçe masaya doğru eğildi. "Kimse konuşmayacak," dedi, otorite sesiyle. "Sadece Sena konuşacak."
Altay, bıkkın bir nefes verdi. "Derdiniz ne sizin?" Dedi, ben ve Emir'e bakarak. "Siz soracaksınız o da cevap mı verecek? Bu mudur gerçekten?"
"Evet." Dedim.
Alayla hafifçe güldü. "Ne masumsun sen..." Göz devirdim. Telefon ekranı birden açılıp çalınca dirseklerimi dizlerimin üzerine yerleştirip hafifçe telefona doğru eğildim. On altı saniye sonra açıldı.
"Vay vay vay. Birileri beni özlemiş sanırım." Elektronik sesin pişkinliğiyle yüzüm buruştu.
Emir'e baktığımda telefona bakıyordu. "Demet'i neden öldürdün?" Dedim, dan diye.
Büyük bir kahkaha patlatınca öfkeyle elimi sıktım. "Ah... Ben de Emir aradı sanıp heyecanlanmıştım oysa." Birkaç saniye sessizlik oldu. "İyi akşamlar Sena hanım."
"Soruma cevap ver." Dedim, sert sesimle.
"Lütfen biraz kibar olun. Onca işimin gücümün arasında telefonlarınızı açıyorum ve gördüğüm şu muameleye bakın." Dedi, hafif sitem barındıran sesiyle.
Kafamı kaldırıp sesli bir nefes aldım. "Pekala, senin dilinden konuşalım o zaman."
"Makbule geçer." Dedi.
Bakışlarımı ekrana sabitledim. "Sanırım kendi sesini kullanma cesaretini göstermeyeceksin."
"Lütfen kusura bakmayın. Grip olmuşum da, sesimin sizi rahatsız etmesini istemem." Dedi, pişkin sesiyle.
Alt dudağımı dişledim. "Sizin bu camiada kadınların ve çocukların dokunulamaz olduğunu sanıyordum."
Güldü. "Neden? Onlar da insan sonuçta. Arada bir aksiyon lazım oluyor."
Bu... Bu gerçekten aşırı sinir bozucuydu. Yumruk yaptığın elimde bir sıcaklık hissedince Emir'e baktım. Elimi açtı, elini tekrar çekecekken buna izin vermeyip elini tuttum. "Senin tek derdin ben değil miydim?" Ekrana baktım. "Derdin beni öldürmek değil miydi? Neden kuzenimi öldürdün?" Sesim sert ama aynı zamanda kırık dökük çıkmıştı.
"Ona bir iyilik yaptım," dedi, ciddiyetle. Altay'ın sert nefesini duymam, ekrandan gözlerimi çekmeme yetmemişti. "Öyle çok ağlıyordu ki sesi tüm İstanbul'u inletiyordu. Onun acısına bir son verdim."
"Aileme zarar vermeyecektin," dedim. "Sadece beni öldürmek istiyordun sen. Demet'in canına neden kıydın?"
"Dinçer," dediğinde bakışlarımı Altay'a çevirdim. Öfkeli gözlerle ekrana bakıyordu. "Bana teşekkür etmeyecek misin? İkinizi de büyük bir yükten kurtardım sonuçta."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZİ
Dla nastolatkówHer gün ölür mü bir insan? Her gün ölüyordum. Peki öldüğü gibi dirilir mi bir insan? Öldüğüm gibi diriliyordum... ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR! Yayınlama Tarihi: 26 Nisan...