LÜTFEN satır arası yorum yapmayı ihmal etmeyin.
Zevkli okumalar. 💋❤️
"Şimdi söyleme!" Dedi Gamze. "Biraz zaman ver ona."
"Kes sesini!" Altay'ın sesi ulaştı kulaklarıma. "Zaman falan yok! Sen söylemezsen ben söylerim oğlum! Duydun mu?!"
Neyden bahsediyorlardı?
"Buğra sana ihanet etti mi diyeyim Altay?! Her boku biliyorken piç gibi susup senin acı çekmeni izledi mi diyeyim?!"
Emir'in cümleleri beynimde yankılanıyorken sırtım duvara toslamıştı.
"Bırakın Buğra söylesin. Çağırmış yanına, bizim her şeyi bildiğimizi biliyor ve kendi söyler." Oğuz konuşmuştu bu kez.
"Söylemez!" Dedi Emir, hiddetle. "Götü yemez! Ben de söyleyemem... Acı üzerine acı ekleyemem ona."
Kafamı hızla olumsuz anlamda sallayıp çelik kapıya doğru koştum ve titreyen ellerimle şifreyi açıp içeriye girdim. İçeri darma dağınıktı. Her yerde kırık şeylerin parçaları vardı. Dört çift göz bana değdi. Dördü de şaşkınca bana baktılar. Emir'in kara gözlerine yerleşen çaresizliği tam buradan görmüştüm.
"Siz neyden bahsediyorsunuz ya?!" Dedim, hiddetle. "Bakın yeter!" Sertçe onlara doğru yürüdüm. "Yeter!"
"Savcı-"
"Ne yapmış Adonis?" Altay'ın sözünü kestim. Bakışlarım Emir'in kara gözlerindeydi. "Onun yanından geliyorum ve bana hiçbir şey söylemedi! Oyun mu oynuyorsunuz?!"
"Çık!" Emir'in kükremesiyle üçü de odadan çıktı.
Bana yaklaştı. Göğsüm hızla kalkıp iniyordu. "N'oldu?" Dedim, titreyen sesimle. "Yine nasıl bir gerçekle yüzleşeceğim..."
"Sena," ellerini ağır hareketlerle yanaklarıma yasladı. İlk kez gözlerinde cesaretsizliği gördüm. Omuzları düşmüştü. "Şimdi olmaz..." kaşlarım daha fazla çatıldı. "Sana kıyamam."
"Söyle Emir..." dedim, kısık çıkan sesimle. Kalbim duyacağı şeyden dolayıp delice atıyordu. "Hadi söyle..."
"Buna cesaretim yok," dedi, kafasını iki yana sallarken. "Bu kez yapamam... Senden saklayamam, sana söyleyemem... N'apacağımı bilmiyorum."
Yanağımdan süzülen yaşı parmak ucuyla yakalayıp sildi. "Bak ne öğrendiysen yalandır. Adonis'in yanından geliyorum ve bana bir şey söylemedi." Dedim.
Benden uzaklaştı. Hızla önüne geçtim. "Söyle!"
"Biraz sakinleş so-"
"Emir söyle dedim!" Diye bağırdım, sözünü keserek.
Derin bir nefes aldı. Gözlerini gözlerimden kaçırdı. Onu ilk kez böyle cesaretsiz görüyordum. Kara gözlerindeki yıkılış benim yıkılışımı anlatıyordu adeta. Titrek bir nefes aldı.
"Buğra Selçuk Saygıner ile çalışıyor."
Beynim uyuşmaya başlayınca cam parçası ışık hızıyla kalbime saplanmıştı. Yüzüm acıyla buruşurken, "ne?" Çıktı dudaklarımdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZİ
Novela JuvenilHer gün ölür mü bir insan? Her gün ölüyordum. Peki öldüğü gibi dirilir mi bir insan? Öldüğüm gibi diriliyordum... ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR! Yayınlama Tarihi: 26 Nisan...