Kara gözlerine dikkatle baktım. "Gerçekten seviyor musun?" Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. "Eğer bana dokunuşun, beni öpüşün, beni sevişin... Bunlar yalan değilse ve şu anda söylediğin şey de yalan değilse, imzayı at."
Nefesi kesildi. Yanağımı okşayan parmağı ve çıplak omuzumu okşayan parmakları durdular, buz kestiler. Yutkunduğunda ses bana kadar geldi. Gözleri gözlerimde takılı kaldı. Saniyeler geçmiş ama gözünü kırpmamıştı. Sanki söylediği gibi, kalbi ile beyni iç içe girip savaşıyorlardı ve o nefes almadan kimin kazanacağını izliyordu.
"Tamam,"
Ve beyni kazanır.
Kalbimde bir şey oldu. Sesi kısılırken sızlamaya başladı. Gittiler sandığım cam parçalarından biri kalbime hızla battı.
Kafamı salladım. "Tamam."
Elini yavaşça yanağımdan çekti. Bakışlarını aynı yavaşlıkla gözlerimden ayırdı ve viski şişesini uzanıp bir yudum içti. İçerken sertçe yutkunmuştu. Sonra öksürmeye başladı. Sırtına bir kez vurdum. Daha çok öksürmeye başladı. Birkaç kez sırtına vurdum. Acı çeker gibi yüzü buruştu. Bu acı boğazında takılı kalan viskisinin acı tadı değildi, bu farklı bir organdan gelen sızının ağrısıydı.
Aynısı bende de vardı.
Gözlerindeki kararmayı gördüm. Boşluğa düşmüştü karaları.
🤍
Minibüs otelin önünde durdu. O saniyeden sonra bir daha ne konuşmuştu ne de benimle göz teması kurmuştu. Sadece boşluğa bakmıştı ama adamlara bunu yansıtmamak için de çaba sarfetmişti. Yanımıza gelen birkaç kişiyle konuşmuştuk.
Asansördeki sessizlik rahatsız edilecek türdendi. Dairelerimizin olduğu kata çıktık. İkimiz de dairelerimize yaklaştık. Kartla kapıyı açtım. "Sena," ona baktım. Düşmüş omuzlarıyla bana bakıyordu. "Son kez sarılabilir miyim?"
Gözlerine baktım. Gözleri dolmuştu. Eğer bir tahmin uyduracak olursam o kapı kapandıktan sonra ağlayacaktı. İnanması güçtü ama sanki öyle olacaktı.
İçeriye geçip kapıyı kapattım.
Kapının arkasına yaslandım ve sürtünerek oturdum. Bacaklarımı kendime çektim. İçim ağrıyordu... Bu iç ağrısı tekrar geri gelmişti, kalbime batan cam parçası hâlâ yerli yerindeydi. Kabartıyordu kalbimi. Elim kalbime gitti. Bastırdım elimi kalbime, daha çok acıdı.
Saçımdaki peruğu sertçe çekip yere fırlattım.
"Lanet olsun..." kafamı dizlerime yasladım. "Lanet olsun! BU OLMAMALIYDI..."
"Merhaba," kafamı hızla kaldırdım.
"Gregor," sesim şaşkınlıkla çıkmıştı ama aynı zamanda da titremişti.
"Gel buraya." Kollarını açtı. Hızla kalkıp ona sarıldım. Boğazıma giren ağrıyla burnum sızladı. "Güzel kadına bürünmüşsün..."
Daha sıkı sarıldım. Kollarını bedenime daha sıkı sardı. Kalbimdeki sızı artıyordu. Yanağımdan bir yaş süzülünce yüzümü Gregor'un omuzuna bastırdım. "Canım yanıyor..." çıktı ağzımdan. Söylediğimi ben bile zor duymuştum.
"Tamam," diye fısıldadı. "Yanındayım..."
Kafamı iki yana salladım. "Bu ağrı geri gelmemeliydi Gregor! Lanet olsun bu siktiğimin organı atmamalıydı..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZİ
Teen FictionHer gün ölür mü bir insan? Her gün ölüyordum. Peki öldüğü gibi dirilir mi bir insan? Öldüğüm gibi diriliyordum... ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR! Yayınlama Tarihi: 26 Nisan...