Ayaklarımı uzattığım masadan indirdim ve sigaramı söndürüp kapıya yöneldim. "Kapıyı açmıyorsam bu "git" demektir Lenar-" kapıyı açmamla susmuştum. Bıkkın bir nefes verdim. "Baydın artık."
"İçeriye gelebilir miyim?" Dedi, ciddiyetle.
"Maalesef giremezsin." Dedim, zorla gülümserken.
Dikkatle yüzüme bakması beni deli ediyordu. Sanki karşısında canavar vardı amına koyayım!
İçeriye girecekken önüne çıktım. Aramızda neredeyse hiç mesafe yoktu. Gözlerime bakıyordu. En içine. En derinine. Bir şey arıyordu. Geri çekilmemem onu afallatmıştı.
"Seninle çalışan Lenard, ben değilim. Ne konuşacaksan onunla konuş."
O, Türkçe, ben İngilizce konuşuyordum.
Bir adım geriye gitti. Gözlerini kaçırdı. "Ortadan kayboldun." Dedi. Bir süre yüzümü inceledi. "Seni aradım, iki yıl boyunca seni aradım Sena."
Bıkkın bir nefes verdim. "Bay Karahan, sabırlı olduğumu söyleyemeyeceğim. Sabrım bittiğinde pek iyi şeyler olmuyor. Size tavsiyem, bir an önce siktir olup gidin."
Beni yine baştan aşağıya süzdü. Kolumu kapıya yasladım bir ayağımı diğerine çapraz şekilde attım ve kafamı da yana yatırıp bıkkınca ona baktım. Siktir olup gitsin istiyordum.
Hareketlerimle kaşları havalandı, rahatlığıma hayret ediyordu.
"Bu mu?" Dedi, alayla sırıtarak. Sırıtması yıkık döküktü. Mimiklerini gizlemeye çalışsa da çok net görüyordum. "Beyazlığını böyle mi kapattın? Sena'yı böyle mi öldürdün?"
Ofladım. "Ne anlatıyorsun amına koyayım. Beyazlık, Sena, fasa fiso... İletişim olmuyor. Ya aynı dili konuş, ya da boş yapma."
Kaşlarını çattı. İçeriye doğru tekrar bir adım atınca önüne dikildim. "İçeriye geçeceğim, konuşacağız." Dediğinde alayla sırıttım.
"Emrivakilerden nefret ederim."
"Ricadan da anlamıyorsun." Dedi, sakinlikle.
"Maraz," Lenard'ın sesiyle bakışlarını koridora çevirdi. Lenard konuşmadı. Gözleriyle konuşuyorlardı ki kara gözlerinden anladığım kadarıyla Lenard onu kibarca uyarıyordu.
Lenard'dın adımları bize yaklaştı. Görüş alanıma girdi. "Yarın toplantı var. Masanın diğer başına Maraz geçecek."
"Pekala," dedim, düşünür gibi. "Şu an bunun benimle bağlantısını çözmeye çalışıyorum."
Lenard ile aramdaki konuşmaya da şaşkınca bakıyordu. Gizlemeye çalışsa da insanların mimiklerinden ne düşündükleri anlamakta usta olmuştum.
"Masada sen de varsın Nora."
Lenard'ın Nora demesiyle o, kafasını ya sabır derecesinde salladı.
"Ben masada yokum artık." Dedim, netlikle.
Lenard kaşlarını çattı. "Çocuk oyuncağı değil bu. Eğer çıkarsan tamamen çıkarsın ve orada konuşulanları asla bilmezsin."
"Tamam. Var mı başka bir şey? Sıkıldım da ben." Dedim, ifadesizce.
Lenard, ona baktı. O ise bana bakıyordu. Hayırdır derecesinde göz kırpınca şaşkınlıkla afalladı.
"Sena yoksa ben de yokum." Dedi, bakışlarını benden ayırmadan.
Lenard'ın kaşları çatılırken bana baktı. Ben rahat ifademi bozmadan Lenard'a baktım. "Gururum okşandı gerçekten." Dedim, tekrar ona bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZİ
Teen FictionHer gün ölür mü bir insan? Her gün ölüyordum. Peki öldüğü gibi dirilir mi bir insan? Öldüğüm gibi diriliyordum... ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR! Yayınlama Tarihi: 26 Nisan...