Oylarınızı ve satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. 🙏💖
Hepinizi kocaman öpüyorum...
Emir, telefonu Haluk Giray'ın yüzüne kapatıp gaza yüklendi. Öfkeyle alt dudağını dişleyince yutkundum. Nefes alışverişleri benim de gerilmeme neden oluyordu. Zaten gerginsin Sena! Bilmiyorum! Emir'in direksiyona vurmasıyla irkildim. Öfkesi öyle bir hal almıştı ki, Nil'in güvenliğinden sorumlu olan herkesi öldürebilirdi; öldürecekti. Araba ani fren yapınca kafam cama değmişti. Buruşan yüzümle elimi kafama ulaştırdım fakat saniyeler içinde kendime gelip hızla arabadan indim. Emir'in arkasından içeriye girdim ve merdivenlere yöneldim. Hızlıca etrafa göz gezdirip Emir'in girdiği odaya girdim. Gördüğüm manzara nefesimi kesmişti. Duvarın içine girmek istercesine kendini toplayan Nil, sırtındaki ceketle çıplak tüm bedenini kapatmaya çalışırken, aynı zamanda zangır zangır titriyordu. Şaşkınlıkla bakışlarımı Nil'in biraz uzağında duran adama çevirdim, o da bana bakıyordu.
Nil'in bedenine siper etmeye çalıştığı ceketin sahibi, Arun Çakır'dı.
"İstemedim... Ben istemedim..." Nil'in bakışları buz gibi parkeden çekilmiyordu. Bedeni gibi sesi de zangır zangır titriyordu.
Emir'e baktığımda hızla Nil'e yaklaşıp kollarını bedenine sarmıştı. Şu an düşündüğü, kardeşinin başındaki, kardeşini aslında öldürmek istediği adam veya yataktaki baygın mı ölü mü belli olmayan adam değildi; umrunda olan kardeşiydi.
Bakışlarımı Arun Çakır'a çevirdiğimde Emir ve Nil'de uzaklaşmıştı.
"Abi... Yemin ederim... Ben... İstemedim... Yapma dedim... İstemiyorum dedim..." sesi titreyen Nil, abisine bir açıklama yapmaya mecbur hissediyordu kendini.
Emir'in sırtındaydı gözlerim; ne duygularla baktığını bilmediğim gözlerim. Sırtı inip kalkmıyordu. Nefes aldığına dair hiçbir kanıt göremiyordum. Bir sessizlik oluştu. Uzun bir sessizlik. Ölüm sessizliği. Kardeşinin saçlarını mı okşuyordu, veya sadece sarılıyor muydu bilmiyorum. Beyaz gömleğindeydi bakışlarım. Bembeyaz bir gömleğin siyaha bulandığına şahitlik eder miydi gözlerim?
Yanıma biri gelince bakışlarımı dakikalar sonra ilk defa Emir'in beyaz gömleğinden çektim ve Altay'ın yan profiline çevirdim. Gözlerindeki şaşkınlık odadaki herkeste dolaşmış ve en son Emir'in siyaha bulanan beyaz gömleğine çevrilmişti. Aldığı nefesi dışarıya veremedi. Gözleri sanki bu anda kaldı ve son nefesini bu anda verip öldü.
N'oluyor Sena? Ölüm sessizliği büyüyordu. Hiçkimseden çıt çıkmıyordu. Yataktaki ölü mü baygın mı bilmediğim adama baktım. Beyaz yorgan belinin altını örtmüştü sadece. O ölmüştü. Ölmediyse bile, ölecekti. Biraz sonra.
Bakışlarım yavaşça Arun Çakır'a değdiğinde o da bana bakıyordu. Üzerindeki beyaz gömleğin eşi olan ceketi, bedenini kapatmak isteyen bir kızın üzerindeydi. Gözlerindeki ifadesizlik son anda yetiştiğini söylüyor gibiydi. Öyle değilse bile öyle olmalıydı. Ben öyle hissediyordum. Öyle olmalıydı.
Bakışlarımı siyaha bulanan beyaz gömleğe çevirdim. İki çift göz de yoktu görüş alanımda. Bildiğim tek şey; ikisi de ölüydü şu an. Ya da biri... Nil'in ağlama nidaları yavaş yavaş kulaklarıma ulaştı. Ya dakikalardır vardı bu nidalar, ya da ben yeni dönmüştüm bu odaya. Soğuk ve buz gibi odaya. Ölülerle dolu olan bu odaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZİ
Teen FictionHer gün ölür mü bir insan? Her gün ölüyordum. Peki öldüğü gibi dirilir mi bir insan? Öldüğüm gibi diriliyordum... ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR! Yayınlama Tarihi: 26 Nisan...