Herkes kulağındaki telefonu sessizlikle dinliyordu. Herkesin telefonunda aynı ses mi vardı? "Kimsiniz?"
"Bir dost..." dedi. Sesi alaylı mıydı bilmiyorum. "Size tekrarını yapacağımı söylemiştim, unuttunuz mu yoksa?"
Emir telefonu kulağımdan çekecekken hızla ondan uzaklaştım. "Ne diyorsun?!" Dedim, hiddetle.
"Başınız sağ olsun."
Kaşlarım hızla çatılırken Emir'in sesi yükseldi. "Ne diyorsun lan?!"
"Maraz..." dedi, gülerken. "Senin de başın sağ olsun. Baldızın sonuçta."
Nefesim yarıda kesilirken hızla Emir'e baktım. Herkes Emir'e bakmıştı. Baldız derken Sena? Kimden bahsediyor? Bilmiyorum. Emir'in baldızı mı vardı? Bana neden söylememişti peki?
"SENİ ÖLDÜRÜRÜM!" Altay, alçıya alınmış koluyla birlikte hızla boks salonunda çıkınca neden bilmiyorum ama arkasından koştum. "DUYDUN MU LAN?! ÖLÜMÜN BENİM ELİMDEN OLUR!"
"O iğrenç sesinle kulağımın zarını patlatmazsan sevinirim. Sesine ihtiyacın var."
Arabada buldum kendimi. Altay'ın yanında. Telefonu kulağımda tutan elim bir anda boşluğa düşmüştü, bir an hissetmemiştim elimi. Altay, Telefonuna gelen bildirime bakıp telefonu arabaya fırlatınca ayağımın dibine düşmüştü. Arabayı öyle hızlı sürüyordu ki her an fırlayabilirdim dışarıya. Fırlamak istiyordum. Canım neden yanıyordu?
"Emir'in baldızı mı var?" Diye sordum. "Bana söylememişti ki. Neyden bahsediyor bu adam?"
Direksiyonu tuttuğu eliyle sertçe vurdu direksiyona. Nefes alışverişleri arabada yankılanıyordu. Benim de göğsüm hızla kalkıp iniyordu. Bir şey olmuştu. Evet. Emir'in baldızıysa Emir'in canı yanmıştır, Emir'in canı yanıyorsa benim de canım yanıyordur. Bir el hissettim içimde. Kocaman bir el, içimdeki her şeyi söküp atmıştı. Canım yanıyordu.
Araba aniden durunca kendimi bir anda dışarıda buldum. "HAYIR! HAYIR LAN!" Altay yerde yatan kadının yanına fırlayınca yüzünü görememiştin kadının. "Hayır, bana bak Demet! Bana bak."
Demet.
Demet.
Demet.
Demet.
Demet.
Nefesim yarıda kesildi. İsim benzerliği olabilirdi. İsim benzerliği olmalıydı çünkü Demet Adonis'in yanında! Hızla Altay'a yaklaştım. Bir şey oldu. Öldüm. Dizlerim sert betonla buluşurken kalbimin atışlarını hissetmedim, kanım durmuştu. Araba farları gözlerimi kör etmeye yemin etmişler gibi üzerime geldiler.
"Ka- kandırıyor bizi," dedim. Kandırıyordu. Ağlayan Altay'dan Demet'i kurtardım ve kafasını dizlerime yerleştirdim. "Çelik yeleği var. Uyanacak birazdan. Kandırıyor bizi."
Altay hızla bana bakınca bana hak vermişti. Demet'in beyaz ve kırmızı lekelerle desenli olan bluzunu kaldırdı. Önce nefes almayı bıraktı. Bana baktı sonra. Buz kesti, bakışları, bedeninin bile buz kestiğini anladım. Büyük bir feryat koparınca öfkelenmiştim. Tek elimle göğsüne vurdum.
"Uyanacak şimdi kes bağırmayı!" Dedim, titreyen sesimle.
"Ambulansı arayın!" Dedi bir ses.
Dizlerimi örten siyah saçlı kadına bakıp yüzünü okşadım. "Kuzim... Hadi aç gözlerini. Biliyorum, yine bir plan yaptın biliyorum."
"BİR ŞEY YAPIN!" Dedi Altay. Bağırıyordu. Sesi tüm İstanbul'u inletiyor, dizlerimin altını inletiyordu. "Emir! Oğuz! Bir şey yapın!"
Demet gözlerini zorlukla açınca güldüm. "Altay... Söyledim sana! Bak açtı gözlerini! Benim kuzim beni bırakıp gitmez bir yere!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZİ
Teen FictionHer gün ölür mü bir insan? Her gün ölüyordum. Peki öldüğü gibi dirilir mi bir insan? Öldüğüm gibi diriliyordum... ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR! Yayınlama Tarihi: 26 Nisan...