"Kardeşim," dedi, tanıtırcasına.
"Bana ne?" Dedim, omuz silkerek. Birkaç saniye boş boş yüzüme bakınca derin bir nefes aldım, sıkıldığımı anlamış olacak devam etti.
"Beni seninle tehdit ediyorlar."
Kaşlarım çatıldı. "Neden?" Bana bir salağa bakıyormuş gibi baktı. Neden öyle baktığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Annemle babamın ölümünden sonra Nil üzerinden sürekli tehditler aldım." Dedi.
Kaşlarım bu kez havalanmıştı. "Kim tarafından?"
"Babamın düşmanlarından biri." Dedi, kestir atarcasına.
Ve o düşman babasıyla annesinin katili. Tahminlerimde asla yanılmam. "Bunları bana neden anlatıyorsun?" Dedim. Onun da bakışlarında bunu anlattığından pek hoşnut olduğu söylenemezdi.
"Şimdi de senin üzerinden tehdit ediliyorum." Dedi.
"Beni neden korumak istiyorsun?" Dedim, tek kaşımı kaldırarak.
"Ölümüne sebep olan biri olmamak için." Dedi, ciddiyetle.
Ayaklandım. "Sonuçta gideceğimiz yer toprak, ha sen sebep olmuşsun ha başkası," Bana ciddi misin? der der gibi baktı. "Kimseden korkmuyorum."
Ayaklandı. "Cesaretini kime kanıtlamaya çalışıyorsun?" Dedi, ellerini ceplerine koyarak.
Cesaretimi birine kanıtlamak istediğim falan yoktu. Aynı şeyleri tekrar yaşamak istemiyordum. Senin iyiliğin için denilip, beni dört duvara tıkmalarına tekrar seyirci kalamazdım. Bir eve hapis olamazdım. "Telefonumu verir misin?" Dedim, elimi uzatarak. Telefonumu cebinden çıkarıp elime bıraktı. Kapıya doğru ilerlediğimde Nil Karahan merdivenlerden inip önüme geçmişti. İfadesiz bakışlarla ona bakınca tebessüm etti.
"Gidiyor musun?" Dedi.
"Bir mahsuru mu var?" Dedim, havalanan kaşlarımla.
Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Seni anlıyorum, fakat abim sen-"
"Beni düşündüğünüz için size minnettarım." Dedim, alayla sözünü keserek.
Son bakışımı merdivende sırtını tırabzana yaslayan Altay'a atıp evden çıktım. Bahçe kapısına yaklaşınca adamlar boş boş suratıma bakıyorlardı. "Ne öküzün trene baktığı gibi bakıyorsunuz? Açın kapıyı." Dedim, sertçe. Bakışları arkamda bir noktayı hedef alınca derin bir nefes çekip arkamı döndüm.
"Söyle adamlarına açsınlar kapıyı!" Diye bağırdım.
Sinan'a kafasıyla hareket yapınca Sinan hızla yanıma geldi. "Sizi evinize bırakmama müsaade edin lütfen." Sanki biraz önce bacak arasına vuran ben değilmişim gibi sıcacık gülümsemesi vardı suratında. Buna çemkirecek gücümün olmadığını fark edip kafamı olumlu anlamda salladım. Eliyle arabayı gösterince bir adamın açtığı kapıya doğru ilerleyip kapıyı kapattım ve kendim açtım.
"Elim kolum var. Kendim açabilirim." Dedim.
Kafasını olumlu anlamda sallayıp iki adım geriye gitti. Bakışlarımı Emir Karahan'a temas ettirmeden arabaya bindim. Sinan arabayı çalıştırınca dikiz aynasından Sinan'a baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZİ
Novela JuvenilHer gün ölür mü bir insan? Her gün ölüyordum. Peki öldüğü gibi dirilir mi bir insan? Öldüğüm gibi diriliyordum... ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR! Yayınlama Tarihi: 26 Nisan...