Emir Karahan, dosyaları tehlikeli Banu'ya uzatınca tehlikeli Banu, büyük adımlarla odadan çıktı. "Sen çok yüz vermişsin çalışanlarına. Bir kucağına oturup cilveyle sormadığı kaldı, gerçi ben olmasam onu da yapardı ya. Bir kere, içeriden komut gelmeden kapı açılmaz. Bu ne hadsizlik ya? Patron sus denilince susulur. Korkulur ya. Patrona yaklaşınca elin ayağın birbirine girer. Bu ne biçim düzensizlik?"Emir Karahan, laptopun kapağını kapatıp bana yaklaştı ve yüzüme eğildi. "Müsait olduğun bir vakit gelir, bana nasıl patron olmam gerektiğini öğretirsin."
Nefesimi tuttum. Dikleşti ve koltuğun arkasına geçip koltuğu sürükleyerek masaya yaklaştırdı. Nefesimi sessizce verip ayaklandım. Emir Karahan, önümden ilerleyince arkasından usulca onu takip ettim. Odadan çıktığımızda, "elimi beline atacağım" dedi ve dediğini yapıp elini belime attı. Asansöre yöneldik.
"Neden söylemiyorsun?" Dedim, bakışlarımı önümden çekmeden.
Asansör açılınca içinde beş kişi vardı. Bizi görünce dikleştiler. Asansöre geçtik. "Neyi" dedi, yumuşacık çıkarttığı sesiyle.
"Sürprizi" dedim, imayla.
"Sürpriz olduğu için" dedi.
Evimden bahsettiğimi o da biliyordu fakat söylememekte kararlıydı. Sıkıntıyla kafamı iki yana salladım. Sanırım öğrenemeden ölecektim.
🤍Sigaramdan son nefesi çekip küllükte söndürdüm. Terasa giriş yapan Nil, yavaş adımlarla bize yaklaşıp abisinin ayaklarının altına oturdu. Öylesine yorgun ve bitkin gözüküyordu ki, her an düşüp bayılırsa şaşırmazdım.
"Abi... ben ölüyorum" dedi, titreyen sesiyle.
Emir Karahan'da mimik oynamamıştı. Hızla ayaklanıp Nil'in yanına yaklaştım. Yüzünü avuçlarımın arasına aldığımda göz altları morarmıştı.
"Hasta mısın? Neyin var?" Dedim, çatılan kaşlarımla.
"Hiçbir şeyim yok..." dedi, kısılan ve titreyen sesiyle.
Bakışlarımı Emir Karahan'a çevirdiğimde ifadesizliğini koruyarak kardeşine bakıyordu. "Karahan," bakışları bana çevrildi. "Hastaneye götürelim iyi değil" Sigarasından bir nefes çekince hayretle ona baktım. Nil'in kolundan tuttum ve çiftli koltuğa geçip yanıma oturttum. "Neren ağrıyor Nil?"
"Her yerim," dedi, düşen omuzlarıyla. "Vücudum sızlıyor," dolu gözlerini abisine çevirdi. "Sanırım ölüyorum..."
"Odana git" dedi Emir Karahan.
Nil, ayaklanacakken engel oldum. "Kızın halini görmüyor musun? Odana git ne demek?" Dedim, hayrete düşmüşçesine.
"Nil!" Dedi, sertçe.
Nil, irkilip ayaklandı ve yavaş adımlarla terastan çıktı. "Sen götürmezsen ben götürürüm!" Dedim. Ayaklanıp Nil'in arkasından gidecekken kolumu tuttu.
"Canı çikolata çekiyor" dedi, ciddiyetle.
Şaşkınlıkla büyük bir kahkaha patlattım. Yüzünü buruşturdu. "O göz altları çikolata yemediği için mi oldu sence?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZİ
Novela JuvenilHer gün ölür mü bir insan? Her gün ölüyordum. Peki öldüğü gibi dirilir mi bir insan? Öldüğüm gibi diriliyordum... ... BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR! Yayınlama Tarihi: 26 Nisan...