Hayatımın en garip ikinci gecesi, şüphesiz kutlama akşamıydı.
Eve gelene kadar söylediği şeyleri düşünüp durmuştum. Aslında söylediği şeyler oldukça basit ve yutulabilir şeylerken 24 yıl boyunca ailesi dışında kimseden sevgi görmemiş olan bana büyük bir şok olarak gelmişti.
Yazdığım kitapta aşkın her zaman ne kadar acı ve imkansız olduğunu anlatmıştım. Çünkü aşkın tatlı yanının ne olduğunu hiç öğrenmemiştim.
Acı yanını ise daha lise çağlarındayken aşık olduğum çocuğu, sevgilisine buket yaptırması için favori çiçekçime götürdüğüm gün öğrenmiştim.
Sevilmeye açtım, ancak bu açlığı nasıl doyurmam gerektiğini bilmiyordum.
Dorukhan benim hayatımda daha çok yeniydi. Belki sonunda beklenilen kişiydi, ya da hayatımda iz bırakarak gidecek olan kişiydi. Bilmiyorum. Ancak merak ediyorum.
Kendimi bir şekilde ona kaptırmıştım çoktan. Ancak onun da bana kapıldığını duymak beni şaşırtmış ve ister istemez germişti.
Dorukhan ünlüydü. Tamam, benim de hatrı sayılır bir hayran kitlem olsa da Dorukhan benden çok daha yukarıdaydı.
En basitinden ilişki basına yansısa, hayatlarımız nasıl şekillecekti? Kafamda soru işaretleriyle beni bekleyen bir sürü soru vardı ve tüm sorularımın cevapları Dorukhan'da saklıydı.
O gece eve gittiğim gibi telefonu kenara fırlatıp, yatağa girdim. Telefonum ard arda titriyordu.
Dorukhan olduğuna adım kadar emindim. Bakmamak için kendimi zorladım.
En sonunda telefonum çalmaya başladığında daha fazla dayanamayıp telefonu fırlattığım yerden alıp arayan kişiye baktım.
Toközcüğüm arıyor...
Gözlerimdeki yaşları silip boğazımı temizledim. Babam çoktan uyumuştu ve uykusu çok şükür ki ağırdı. Top patlasa duymazdı.
Telefonum çalmaya devam ederken derin bir nefes alıp bekledim. Arama sonlansa da ardından yine arıyordu.
Onay tuşunu yana kaydırdım. Dorukhan'ın endişe dolu sesi ahizemde yankılandı.
"Çiçek? Neredesin sen? Arıyorum açmıyorsun, mesaj atıyorum bakmıyorsun. Kafayı mı yedireceksin bana?"
Dorukhan'ın sinirli ve endişeli olduğunu hissetmek beni üzmüştü. En mutlu gününü zehir etmiştim. Vicdanım deli gibi sızlarken derin bir iç çektim.
"İyiyim, evdeyim."
Sesimi duyduğunda "allahım sana şükürler olsun." diye mırıldandığını duydum. Haber vermeden çıkarak düşüncesizlik etmiştim.
"Kim götürdü seni eve?"
Hafifçe burnumu çektim, yatak başlığına yaslanıp Karabuğday'ın kafasına taktığım kaskete gözlerimi diktim.
"Yarı yola kadar ben yürüdüm. Köy yolunda babam gelip aldı. Neden ki?"
" Gecenin bir vakti neden tek başına çıktın yollara Nefes? Biri bir şey yapsa ne yapardım ben? Nefessiz kalırdım."
Söylediği şey dudaklarımın titremesine neden olurken battaniyemi sıktım. Söylediği şeye verebilecek yanıtım yoktu. Haklıydı. Eskiden Trabzon yollarında yürümek gayet güvenliyken şimdi oldukça korkutucuydu. Dudaklarımı araladım ve derin bir iç çektim.
"Dorukhan."
Anında yanıt verdi.
"Efendim Çiçeğim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shine your star, dorukhan toköz
Fanfiction- tamamlandı. Bir gece yoldan geçerken kaldırım kenarında ağlarken gördüğü genç kıza yardım etmek için arabasını durduran Dorukhan Toköz, kaderini kendi elleriyle yazdığından habersizdi. Hiç ummadığı bir anda hayatının aşkını ilk defa gördüğünden h...