Toközcüğüm'den;
"Oğlum, tamam anladık Trabzon'dan sevgili yaptın. Kapat artık şu şarkıyı ya. Kız senin kadar dinlemiyor şu şarkıları. Taktın mı takıyorsun ha sende."
Abi o hiç üç yıl bir kızı beklememiş ki nereden bilsin?
Dönüş yolunda Çiçeğimle birlikte bağıra bağıra söylediğimiz kemençeleri, şimdi tesiste bağıra bağıra -daha çok İsmail abinin kulağına bağırarak- söylüyordum.
"SAÇI UZUN KAPKARA BEYAZI ARA ARA. ANCA TOPRAKTA SAVAR BENDE AÇTIĞIN YARA."
Keyfim yerindeydi, geçen gece sırf Çiçeğin kafasına salıncak düşmesine sebebiyet verdiğim için karalar bağlasam da, ekranda beni neşelendirmek için elinden geleni yapan sevgilim -sevgilim diyorum, çünkü 3 yıldır bu günleri bekliyorum.- sonunda keyfimi yerine getirmeyi başarmış, en sonunda o gün yaşadıkları yetmezmiş gibi babasından da trip yemişti.
"Merak etme babacığım! Ben seninle sonsuz kadar sohbet ederim!" diye bağırmış olsam da, ne olur ne olmaz diye mikrofonu kapatmıştım. Daha ilk günden başımız belaya girmemeliydi.
"Eee anlat bakaym, fasulye çubuğu yedin mi kafana?"
Abdulkadir elindeki su şişesi ve havluyla yanıma gelip sandalyeye kurulurken elimdeki ağırlıkları bırakıp havluyla terimi sildim.
"Yok Fındığım. Ben bir şey yemedim de, Çiçeğin kafasına salıncak düştü ya. Dedim, Allah'ım dur kavuşalı 3 saat olmuş. Hemen alma onu benden."
Abdulkadir'in kahkahası tesisi doldururken gülmeden edemedim. Gerçekten aklım çıkmıştı bir şey oldu düşüncesiyle.
Ancak Çiçek, çok rahat şekilde durumu toparlamış, espri yapa yapa olayın üstünü kapatmıştı. Hayret etmiştim doğrusu. Normalde o sert darbeye saatlerce ağlaması gerekirdi. Ağlamak yerine, onu bırakana kadar şarkı söylemişti.
Kollarını gördükçe benim içim gidiyordu, ancak arabada keyfini kaçırmak istememiştim. Ancak eve gittiğimde içimi kaplayan vicdan azabıyla birkaç dakika kendimi dünyadadan soyutlamıştım.
Abimin Çiçekten haberi vardı, aslında evdeki ve çevremdeki herkesin Çiçekten haberi vardı. Annem zaten kitabı okuduktan sonra ölen karakterlerin arkasından helva kavurmuş, üstüne de biraz ağlamıştı.
Benim annem normalde değildi de, sevdiğim kadın mı normal olacaktı?
"Akçaabatlıdır o. Bir şey olmaz ona. Eminim daha kötü yerlerden de düşmüştür. Sıkma canını. Senin canın sıkılırsa onunki de sıkılır. Daha ilk günlerden böyle küçük şeylere takılıp sıkma canını. Haydi, kalk da git değiş üstünü. 1 Ay antrenman yapmayacağız. Toplantıda söylediler zaten. Kampa gideceğiz sonra 1 aylığına. "
1 aylık tatilde Uğurcanlarla birlikte tatil planı yapmıştık ta sezon başında. Ancak şimdi, hayatımda Çiçek vardı. Onu bırakıp tatile gitmek istemiyordum. Zaten onsuz yeterince zaman geçirecektim. Ancak Uğurcanlara verdiğim sözü de bozmak istemiyordum.
Çiçekten gelmesini istesem belki gelirdi. Ancak yoldayken şu an yeni bir kurgu için çalıştığını ve köyde işler olduğu için uzun zamandır tatil yapamadığını anlatmıştı. Seslice nefesimi dışarı verirken soyunma odasına ilerledim. Çiçekten ses seda yoktu.
Sabah, annesi gelecek diye temizlik yapacsğını söylemişti. Sonra da bir kitap işi için Trabzona inecekti.Antrenmanımda iyi şanslar diledikten sonra eğer işim erken biterse buluşmayı teklif etmişti. Seve seve kabul ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shine your star, dorukhan toköz
Fanfiction- tamamlandı. Bir gece yoldan geçerken kaldırım kenarında ağlarken gördüğü genç kıza yardım etmek için arabasını durduran Dorukhan Toköz, kaderini kendi elleriyle yazdığından habersizdi. Hiç ummadığı bir anda hayatının aşkını ilk defa gördüğünden h...