"Nefesim ben buraya prefabrik ev dikeceğim. Manzarası da güzel hem."
Dorukhan, daldaki son fındığı da koparıp belliğine atarken Çiçek derin bir iç çekti ve oturduğu yerden dane fındığı toplamaya devam etti.
" ağacın tepesinde duruyorsun ve bana bakıyorsun bir tanem. Ağacın gövdesindekileri al da gel yeri bitirip gidelim ben çocuğumu özledim."
Dorukhan son fındığı da aldıktan sonra atlayarak ağaçtan inmiş, atlama fikrinin iyi bir fikir olmadığını da, tam eşinin dibine düştüğünde fark etmişti.
"Yavaş ol yavaş. Sakatlanır maça çıkamazsan taraftar keser beni."
Çiçek, oturduğu yerden hafifçe doğrulup eşinin kafasında kalan kafulları seçip kenara atmış ve terlemiş olan alnını silip saçlarını geriye doğru taramıştı.
"Dorukhan düştüğü yerden kalkmak yerine direkt olarak eşinin kucağına doğru yattığında Çiçek kocaman gülümsedi.
"Hiç diyor musun ben nereden düştüm buraya diye?"
Çiçek belliğini çözüp kenara bıraktıktan sonra ellerini dizine yatmış olan eşinin saçlarına daldırıp sevmeye başladı.
Sorduğu soru, Dorukhan'ın kaşlarını çatmasına sebep olurken, Çiçek kıkırdayarak eşini çatılmış olan kaşlarını düzeltip alnına ufacık bir buse bırakmıştı.
"Çatma kaşlarını ya. Altı yıldır evliyiz ve her yıl babam fındığa yevmeyeci sokmak yerine bizi çağırıyor. Sende tek kelime etmeden gelip topluyorsun. Yapmak zorunda değilim de demiyorsun. Ancak yorulduğunu ve zorlandığını görüyorum Doruk. Buradan sonra gidip maçlara antremanlara falan da çıkıyorsun. Dizin yüzünden tüm gece uyuyamadığını ben biliyorum. Eğer istemiyorsan gidip babama söyleyelim. Yevmeyeci alsın bundan sonra. Kızı ve damadı ile toplamaya heves ediyor tamam ama yeri bize bırakıp kaçtı aha bugün. "
Çiçek sinirle hafif geriye kendi kendine söylenirken Dorukhan uzanıp eşinin yanağına kocaman bir öpücük bırakıp yerden aldığı fındığı dişiyle kırıp yemeye başlamıştı.
"Baksana, randıman 61'den mübarek. Hem güzeller güzelim, niye kafana takıyorsun ki? Ben seninle yaşadığım ve yaşayacağım ömürden o kadar mutluyum ki. Değil fındık toplamak, seninle olacağımı bildiğim yer ateşin içi bile olsa atlar yine yanında dururum. O yüzden ne fındığa ne de babama laf et tamam mı? Ben seninle ve senin getirdiklerinle oldukça keyifliyim. Fındık toplamaya da yavaş yavaş alıştım. Senden daha az düşüyorum yere. Dizim konusunda da ben muayeneleri hallediyorum. Merak etmeee."
Dorukhan cümlesini bitirdikten sonra yattığı yerden kalıp yerdeki fındıkları beline atmış ve ellerini birbirine vurmuştu.
"Hadi, iki ocak kaldı. 'HU' diyip alalım da gidelim."
Dorukhan'ın cümlesi, Çiçeğin kahkahalarla gülmesine neden olurken kahkahası yere kapaklanması ile kesilmişti.
Dorukhan topladığı yere çöküp kahkaha atmaya başlarken Çiçek düştüğü gülmeye devam etmiş, ardından düştüğü yerden kalkıp tekrardan eşinin yanına çıkmıştı.
"Bir şey oldu mu?"
Doruk eşinin kollarına konan böcekleri sildikten sonra tekrar yerden fındık toplamaya başlamıştı.
" Hem, seninle fındık topladığımız her an, garip anılarımıza bir yenisi daha ekleniyor, Atahan'a anlatacağımız hikayelere de daha çok malzeme çıkıyor. Mesela bu akşam oğluma nasıl düştüğünü komik şekilde anlatacağım."
"O da gelip anneciğim, kolun acımıştır seninle uyursam geçer belki diyecek."
Dorukhan gururla başını salladı. "Babasının oğlu. Nasıl da biliyor annesine nasıl bakacağını."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shine your star, dorukhan toköz
Fanfiction- tamamlandı. Bir gece yoldan geçerken kaldırım kenarında ağlarken gördüğü genç kıza yardım etmek için arabasını durduran Dorukhan Toköz, kaderini kendi elleriyle yazdığından habersizdi. Hiç ummadığı bir anda hayatının aşkını ilk defa gördüğünden h...