Ailelerimiz bizim için her zaman en iyisini ister. İkili ilişkilerde güzel bir yere varabilmemiz adına çıktığımız basamaklarda bize yardım ederler. Bizi büyütür, eğitim ve bizleri topluma, iyi bir vatandaş, iyi bir birey, iyi bir evlat ya da iyi bir eş olarak kazandırırlar.
Ve her zaman derler ki; "Biz senin tarafındayız. Sen ne yaparsan yap, karşı tarafın değil, senin tarafında yer alacağız."
Benim ailem, o klasik ailelerden değildi sanırım.
Çünkü, şu an babamın telefonuna 'müzik evreni.' uygulaması indirmeye çalışan Dorukhan biraz büyük bir istisna olarak ortama giriş yapıyordu.
Bakın, sevgilimi ailemden kıskandığım falan yok. Yanlış anlaşılmasın. Ancak, BABAMIN TELEFONUNA MÜZİK İNDİRME GÖREVİ NEREDEYSE 20 YILDIR BANA AİTKEN ŞİMDİ ELİN OĞLU GELİP BABAMA MÜZİK İNDİREMEZDİ.
Ya da indirebilirdi.
Neyse, size olayı şöyle hızlıca anlatmak gerekirse;
Geçen hafta, Yaprak ve Yusuf'un isteme- söz ve nişanı için Diyarbakır'a gitmek durumunda kalmıştık. Ve en başta, ne annem ne de babam buna müsaade etmişti.
"Adını bilsekte sanını bilmeden seni elin oğluyla oralara yollayamayız." demişlerdi.
Ancak bir süre sonra, belki de 3 yıldır tek başıma bütün ülkeyi dolaşmış olduğum yetmezmiş gibi, Dorukhan'ın tek telefonu ile -3 saat boyunca babama dil döküp yalvardı. - izin vermişlerdi.
Sonra, Nişan uğruna yollara düşmüştük sevdiğimle.
Aslına bakarsanız, belim tutuldu diye uçakla gitmiştik ama, o da yol sayılırdı. Değil mi?
Nişana saatler kala, gelinimizi son dakika amca oğullarına vermesinler diye en büyük izolasyon ortamını kurmuş, pürüz çıkmasın diye ortalıkta volta atan canım çay kardeşim Yusuf'u zorla olsa sindirmiş, Yaprağın hevesi üzerine de birkaç fotoğraf çekimi için Cahit Sıtkı Tarhancı'nın müzeye çevrilen evine gitmiştik.
Niye diye sormayın, en yakın yer orası diye oraya gitmiştik.
İlk gittiğimiz sırada, önce etrafın ilgisine maruz kalsak bile sonlara doğru birkaç güzel poz çekmeye çalıştık.
"Yenge, şimdi sen Çiçeğe bak. Yusuf, sende yengeye b- elindeki Çiçek yenge. Benim Çiçeğime değil."
Yusuf ile aynı anda kahkaha atmıştık. Canım arkadaşım heyecandan anlamamıştı tabii.
"Şimdi, bakabileceğin en güzel şekilde bak yengeye Yusuf."
Yusuf, her zamanki parlak bakışları ile sevgilisine bakarken tebessüm ettim. Yusuf her zaman bakabileceği en güzel şekilde bakıyordu sevdiğine.
Helal lan Yusufi.
Sonunda çekilen birkaç pozdan sonra Toközcüğüm kamerayı sahibine devredip yanıma gelmiş, önce yanağıma kocaman bir öpücük bırakıp ardından elimi tutmuştu.
"Nefesim ya? Bu adam tarhanacı mıydı da soyadı böyle oldu?"
Cümlesi biter bitmez garip bakışlarımı yüzünde gezdirmiştim. O an anlamıştım ki, benim sevgilim gerçekten çok kötü bir öğrencilik hayatı yaşamıştı.
"Tarhanacı değil deli. Tarhancı. Hayır gelelim diyen de sendin."
Dorukhan omuz silkerek etrafa baktı, ardından tepemize dikilen güneşten ikimizi de korumak için arabaya doğru ilerlemiştik.
Biz alışıktık trabzonumuzun dağına taşına serinliğine.
Güneşe ateş etmemek için zor duruyordum yahu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shine your star, dorukhan toköz
Fanfiction- tamamlandı. Bir gece yoldan geçerken kaldırım kenarında ağlarken gördüğü genç kıza yardım etmek için arabasını durduran Dorukhan Toköz, kaderini kendi elleriyle yazdığından habersizdi. Hiç ummadığı bir anda hayatının aşkını ilk defa gördüğünden h...