"Kuzey tamam amcacım. Bırak ablayı artık. Bıraksana çocuğum."
Dorukhan, kucağımda benimle oturmak içim canla başla amcası ve geri kalan bütün ev halkına karşı tek olan Kuzey'i kucağımdan zorla almış ve oyun alanına bırakmıştı.
"Al bak, Çiçek ablan peluş aldı sana. Oyna dur."
Geçen bölümlerde ağzımdan, Dorukhandan çok iyi baba olur diye bir laf çıktı mı hatırlamıyorum.
Ancak eğer çıkmışsa lafımı geri alıyorum.
Manyak kıskanç hareketleriyle tüm evin diline düşmüştü, kıskandığı kişinin Kuzey olması durumu biraz daha ilginç kılarken biraz rahatlayarak yemeğimden ufak bir kaşık almıştım.
Dorukhan tekrar yanıma oturduğunda gıdım gıdım yediğimi fark edip beni alttan dürtüklemiş ve gözleriyle "Doğru ye şu yemeği." demişti resmen.
"Eee, siz nerede tanıştınız bakalım."
Yürüyen Çay, yani Yusuf çatalını kenara bırakıp kollarını masaya dayarken herkesin gözleri üzerimize çevrilmişti. Sanırım Dorukhan'ın beni anlatmadığı bir Yusuf kalmıştı ve o da sürpriz yumurta olarak yemeğe katılmıştı.
" ilk, İstanbul'da karşılaştık. Sonra ben buraya transfer olduktan sonra bire bir tanıştık. Siz Çiçekle nereden tanışıyorsunuz?"
Dorukhan sakin ancak katı ses tonuyla sorusunu Yusuf'a yöneltince gerildiğimi hissettim. Dorukhan'ı ilk defa bu kadar sert mizaçla tanıyordum.
"Üçüncü sınıfta bir konferansta tanıştık. Ondan sonra birkaç kere okul bayırından okula kadar beraber çıktık. Tanışıyoruz ancak aşırı aşırı yakın değiliz. Merak etme şampiyon. Çiçek beni sadece arkadaşım. "
Yusuf akıllı adamdı, okulda her zaman ahlakı, zekası ile övgü toplardı. Olgun tavırları olan bir insandı. Ara sıra dalgasına kavga ederdik ancak dediği gibi çok sıkı fıkı da değildik. Okula pek uğradığını görmemiştim zaten. Uğradığında da Allah razı olsun ki bayırdan yardım ediyordu bana.
Dorukhan'ın kasılmasını anlıyordum. Ne de olsa herkesle beni daha yeni tanıştırıyordu. Üstünde ufaktan da olsa bir gerginlik olduğunu seziyordum. Ancak Yusuf Yazıcı ile tanış çıkmam onu şaşırtmış gibiydi. Yusuf'un son söylediklerinden sonra yüz hatları gevşedi ve normale döndü. Rahatladığını hissettiğimde gülümseyerek masanın altından elini tuttum.
"Tamam bırakın kim nerede tanışmış. Ne zaman gidiyoruz Lahana'ya?"
Berat önündeki yemekten son kaşığı alıp arkasına yaslanırken sorduğu şeyle ister istemez gülümsedim.
Ne ünlü olmuştu bizim pırasa.
"Lahana değil salak. Pırasa."
Uğurcan hafifçe kafasına vururken Dorukhan gülerek önce bana, sonra diğerlerine bakmıştı.
"Şu kamp işleri bitsin. Sezon başladığında eğer aramız olursa kayarız. Bir ay bana kimse neredesin demesin. Çiçeğimdeyim"
Kübra gözlerinden kalpler fışkırtarak bizi izlerken utanarak başımı eğdim. Ortam güzeldi, ancak genel olarak erkeklerin kendi aralarında ettikleri sohbete ben ve Kübra dahil olamadığımızdan ara sıra birbirimize bakıp gülümsüyor, sonra yemeğe dönüyorduk. Gerçekten çok tatlı kadındı yahu.
"Tamam Doruk, en hanımcı sensin kanka."
Berat gülerek Dorukhan'a takılırken, Dorukhan eline kaşığı alıp vurmak için hamle yapmıştı.
"Sofradayız. Oyun etmayın. "
Abdüş sakin sakin ikisini de uyarırken aslında ne kadar olgun bir insan olduğunu fark ettim. Sessiz sakin kendi haline bir çocuktu. Çarşıbaşı'lılar normalde böyle olmazdı ama. Neyse bakalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shine your star, dorukhan toköz
Fanfiction- tamamlandı. Bir gece yoldan geçerken kaldırım kenarında ağlarken gördüğü genç kıza yardım etmek için arabasını durduran Dorukhan Toköz, kaderini kendi elleriyle yazdığından habersizdi. Hiç ummadığı bir anda hayatının aşkını ilk defa gördüğünden h...