Arkadaşlar, bu bölüm için oy veren herkesten, daha doğrusu okuyan herkesten en az bir yorum istiyorum. Yazarken deli gibi duygulandığım bir bölüm oldu. Keyifli okumalar.
"Kaç saat sürüyor buradan İstanbul?" Kemerimi bağlarken Dorukhan gerinerek başını omuzuma yaslamıştı.
"15 bilemedin 20 dakika."
Gözlerim kocaman açmışken Dorukhan'ın omuzuna hafifçe vurdum.
"Biz yirmi dakikalık yol için mi uçak bileti aldık manyak? Özel arabayla gitseydik ya."
Dorukhan söylediğim şeylere kikir kikir gülerken uzanıp yanağıma kocaman bir öpücük bıraktı.
"Trenle gidecektik. Sonra dedim o çok yorar. Hem ne olacak, aha bak ineceğiz birazdan. Rahatı varken neden yorayım ki ben güzeller güzelimi?"
Dorukhan tekrar yanağımı öperken gülmeden edemedim. Yine yapmıştı yapacağını.
"Sayın yolcularımız, inişe geçiyoruz. Emniyet kemerlerinizin takılı olduğundan emin olunuz."
Dorukhan önce benim kemerimi, sonra kendi kemerini kontrol etmiş ve arkasına yaslanmıştı. İnişe geçiyorduk.
Tekrardan merhaba İstanbul, Hayal kırıklığıyla uğurladığın kıza dön bir bak istersen.
⚽️
" miden bulunmadı değil mi? İyisin da güzelim?"
Havaalanından çıkış yaparken çekçekli valizimi Dorukhan'a verip sırt çantasını sırtıma takmıştım. Valiz çekecek halim yoktu ve dorukhan'ın çantası çok rahattı.
"İyiyim ballim, çok iyiyim. Hayatımda ilk defa uçağa biniyormuşum gibi davranmayı ne zaman bırakacaksın ?"
Dorukhan omuz silkerek elimi tutarken ortamı heyheylendirmek için hoplaya zıplaya sevgilimi takip etmiştim.
Dorukhan halime gülerken bana ayak uydurmuş ve valizin izin verdiği kadar arabaya hoplaya zıplaya gitmiştik.
Bu araba ilk buluştuğumuz gün geldiği arabasıydı. Sonra gidip 61 plaka araba almıştı. Hep diğer arabayı ne yaptığını merak etmiştim. Demek ki böyle günler için buralarda (?) saklıyordu.
Arabanın arka bagajına valizi ve sırt çantasını yerleştirirken aklıma pırasaya gittiğimiz gün gelmişti.
Kafama salıncak düşürdüğü için arka koltukta kafama buz tutmuştuk resmen.
Zaman su gibiydi, akıp gidiyordu ve bizler bu akıntıyla birlikte yaşıyorduk. Gün dediğimiz şey bir anda anıya dönüşüyordu. Dorukhan ile güzel anılar biriktirmiş olmak beni rahatlatıyordu. Bir iki pürüz dışında yaşadığımız ilişki şükürler olsun ki beni hayatımın sonuna kadar pişman etmeyecek cinstendi.
Düşüncelerimi hafifçe kenara itip ön koltuğa kuruldum. Gece yarısı olmuştu.
Tüylerim diken diken oldu, yine böyle bir akşamdı.
Yayınevinden hüsranla ayrılmış ve İstanbul sokaklarında biraz aylak biraz temkinli şekilde yürüyordum. İçimdeki hüzün ürpertimi gölgeliyordu.
"Biz böyle bir şey istemiyoruz. Mutlu son ile bitecek ise alırız. Ama bu kitap tutmaz."
Bazı hikayeler vardır ki, sonunun kötü olacağını bile bile ateşe yürürsün. Bir kül olur ve alev alırsın. Sonra yavaş yavaş söner gidersin. O hikaye öyle bitmeliydi. Bazı aşklar imkansız olduğu biline biline yaşanır ve büyük acılar bırakarak söner gider.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shine your star, dorukhan toköz
Fanfiction- tamamlandı. Bir gece yoldan geçerken kaldırım kenarında ağlarken gördüğü genç kıza yardım etmek için arabasını durduran Dorukhan Toköz, kaderini kendi elleriyle yazdığından habersizdi. Hiç ummadığı bir anda hayatının aşkını ilk defa gördüğünden h...