"Ben sıpaydırmen oktay benten görüşmeyeli nasılsın la anten?"
Kafamı arka koltuktan öne doğru uzatırken Dorukhan direksiyon kabiliyetini koruyarak eğilmiş ve kafama ufak bir öpücük kondurmuştu.
"İnngilicceden devam ediyoruz Van tu tri for fayf siks nayn ten."
Dorukhan hem omuzlarını oynatırken Yusuf şarkıyı değiştirmek için radyoya uzanmıştı.
"Ay sevgilim bir dur. Ben bile eğleniyorum bunların haline. Çalsın."
Yaprak arkadan uzanıp sevgilisinin yanağına kocaman bir öpücük bırakırken kıkırdamıştım. Bu ikisi sandığımdan çok çok daha uyumluydu.
Ancak tartışmaya kapalı halde söyleyeceğim tek şey, biz daha uyumluyduk, eğlence bakımından yani.
Yusuf ve Yaprak çok farklı bir çiftti benim için.
Yusuf'un ara sıra cıvıyan halleriyle Yaprağın ağır başlılığı birbirini tamamlarken bazen rolleri değiştiriyorlardı. Ve bu, kesinlikle özendiğim bir şeydi.
Biz Dorukhan ile ya aynı anda cıvıktık ya da aynı anda sert. Gerçi, sert olmamız gereken pek konu olmamıştı aramızda şükürler olsun ki. Ancak bizim ilişkimizin akıl yaşı, onlarınkinden çok daha düşüktü.
Yoksa, Dorukhan ile yapmayı en çok özlediğim şeyin trabzonsporla ilgili olan bütün şarkılara deli gibi eşlik etmek olması bizim vizyonsuzluğumuz muydu?
"Veda ediyoruz hadi size Bay bay, bizi bırakta senin baban nabay?"
Dorukhan dikiz aynasından bana göz kırparken uzanıp acıtmayacak şekilde kolunu cimdikledim ve başımı Yaprağın omuzuna yasladım.
"Beğendin mi sürprizi? Aslında, akşam yaparız diye düşündük ama. Zibidi durmadı ki. "
Yaprak önüme düşen saçların geriye atarken bakışlarını Dorukhan'a çevirmiş, ardından tekrar bana bakmıştı.
Sürprizi beğenmeme gibi bir tercihim yoktu, çünkü günlerdir bu anı bekliyordum. Kısacası canıma minnetti yani. Toközcüğüm'e ne kadar erken kavuşursam o kadar iyiydi benim adıma.
"Sevinmemek diye bir tercihin yok bu arada."
Cümlesi bittiğinde ister istemez kıkırdadım. Hiç ummadığım anda hiç ummadığım vakitte hayat baba bir sürü şey vermişti. Ve ben, seve seve kabul etmiştim.
Başımı cama çevirdiğimde Düzköy yoluna girdiğimizi gördüm. Düzköy'e niye gidiyorduk biz?
"Ne işimiz var bizim Düzköy'e?"
Kafamı kaldırıp öne doğru uzatırken Yusuf Yaprağı işaret edip önce sevgilisine göz kırpmış, ardından eğilip anlamsız şekilde saçımı çekmişti.
"Bu bir cevap değil yürüyen çay."
Saçımı çektiği için kolunu çimdiklerken Yaprak arka taraftan, "sevgilimi çimdikleme kız." diyerek omzuma dokunmuştu.
"Yusuf bir kere daha çekersen atarım seni arabadan ha. Çekmesene Nefesimin saçını."
Dorukhan kaşlarını çatarken kırmızı ışıkta durmuş ve hafif gerinmişti. Kollarını havaya kaldırdığı sırada ellerini saçlarıma atıp hafifçe okşamış ve yeşilin yanmasını beklemişti.
"Nayinoya gidiyoruz kanki. Yaprak ne zamandır gitmek istiyor oraya. Gelmişken ilk oraya gidelim dedim. Güzelimin olmasın mı orada fotoğrafı?"
Kaşlarım havaya kalkarken kafamı yaprağa çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shine your star, dorukhan toköz
Fanfiction- tamamlandı. Bir gece yoldan geçerken kaldırım kenarında ağlarken gördüğü genç kıza yardım etmek için arabasını durduran Dorukhan Toköz, kaderini kendi elleriyle yazdığından habersizdi. Hiç ummadığı bir anda hayatının aşkını ilk defa gördüğünden h...